Zaferin Babası Pek Çoktur Yenilgiyse Öksüzdür

Ömrümüzün her merhalesinde zafere adanmış bir anımız olmalıdır. Kazanacağımız o başarı ne olursa olsun önceden hedeflenmiş olursa sonuca ulaşmamız odenli rahat olur. Başarıya giden yollar her zaman bahane taşlarıyla döşenmiştir. Burada ben aslında ne sporcudan, ne bilim adamından, ne bir komutandan veya nede bir imparatordan bahsedeceğim. Verdiği onca muhteşem esere rağmen bahtsızlığı, hastalığı ve hazin ölümüyle (bu büyük insan teşhis edilememesinden dolayı kadavra malzemesi yapılıp kesilip biçilmiştir) tahattur ettiğim fikir, akım, dil ve edebiyat insanı. Kısacık ömrüne, savaş, yokluk, esaret, kötü giden evlilik sığdırmış; bütün bu menfi durumlara nazaran başarılı askerlik, dergi yazıları yüzlerce makale, hikaye, roman ve köşe yazıları sığdırmış bir akım öncüsüydü. Bir çok insanın yapacağı işe ve hayat çizgisine yön veremediği çağda 35 yaşında geride şaheserler bırakarak bu fani dünyadan göçüp gitti. Mekanı Cennet olsun.

Deminden beri kimden mi bahsediyorum tabi ki Ömer Seyfettin. Bu kalem efendisini okuduktan sonra hiç bir mani, bahane, engel bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Onun yaşadıklarının hangisini yaşadık veya ömrümüz ondan daha mı kısa? Uykuyla geçirdiğimiz ömrümüz bile onun tüm hayatından fazladır. Başarısızlığın türlü bahanesi  vardır. Kendimize çeki düzen verip kendimize hep kazanan insanları örnek alalım. Bizden de çok iyi cevherler çıkar inanın birazcık gayret. Gün ola harman ola. Saygılarımla.

 

Ömer Seyfettin’in Hayatı

omerseyfettin

28 Şubat 1884’te Gönen’de doğdu. 6 Mart 1920’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile “Milli Edebiyat Akımı”nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey’in oğlu. Öğrenimine Gönen’de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul’a gönderildi. 1892’de Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’ye yazdırıldı.

1896’da Eyüp’teki Baytar Rüşdiyesi’ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi’nden sonra 1903’te İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi’nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908’de merkezi Selanik’te olan 3’üncü Ordu’da görevlendirildi. 1911’da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi’nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul’a döndü. Kısa bir süre “Türk Sözü” dergisinin başyazarlığını yaptı.

1914’te Kabataş Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne’deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri “Hiss-i Müncemid” “Ömer” imzasıyla 1900’de “Mecmua-i Edebiye”de yayınlandı. İlk öyküsü “İhtiyarın Tenezzühü” 1902’de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya’da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları “Rumeli” gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.

Selanik’te yayınlanan “Genç Kalemler” dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911’de yayınlanan “Yeni Lisan” başlıklı yazısı “Milli Edebiyat” akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe’nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’le birlikte sürdürdü. 1’inci Dünya Savaşı yıllarında “Yeni Mecmua”da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi.

Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Ölümünden sonra 1926’da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936’da bir derleme yaptı.

1950’den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962’de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, “Bütün Eserleri” adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında “Tarhan”, “Ayın Sin” rumuzlarını kullandı.

Ömer Seyfettin, Türk hikâyeciliğinin usta kalemi ve ünlü simalarından biridir. Ömer Seyfettin hayatını ve sanatını milliyetçilik idealinin gerçekleşmesi için çalışmaya adamıştır. Dilde sadeleşme yolunda inançla yürümüş ve önemli mesafeler almıştır.

Ömer Seyfettin Türk edebiyatında dilde başlattığı sadeleştirme hareketi ve hikâyeciliği ile tanınır. Kullanılan sade Türkçenin edebiyat lisanımıza girmesi için çaba sarf eden ve bunda başarılı olan bir sanatçıdır. “Genç Kalemler” dergisinde yayınladığı “Yeni Lisan” isimli makalesi o günlerde büyük yankı yaptı ve çığır açtı. İlgiyle karşılanan bu makalede Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının her yönü ile Türk’e dönük olmasını, saf ve sade Türkçe kullanılmasını savunuyordu. Kendi yazdığı hikâyelerde de bu görüşünü başarı ile uygulamış ve eserleri günümüzde hâla okunmakta ve sadeleştirmeye gerek duyulmadan anlaşılmaktadır.

Akıcı ve ilgi çekici bir üslubu vardır. Çok kuvvetli anlatış gücü ile gereksiz uzatmalar ve süslü anlatımlardan uzak, sade bir anlatımla konulara yaklaşmış ve hikâyelerini beklenmeyen sonuçlara bağlamıştır. Hikâyelerinde okuyuculara iyilik, doğrulu ve ahlakî üstünlük vasıflarını taşıyan ibret dersleri vermeye çalışmıştır.

Ömer Seyfettin şiirde yazardı. Önceleri aruz vezniyle yazarken son zamanlarında hece vezniyle de yazmıştır. Yalnız, edebi kişiliğini asıl ortaya koyan eserleri hikayeleridir. “Foya” ve “Sultanlığın Sonu” adlarında iki romana başlamışsa da ölünce bunlar yarıda kalmıştır. Bu arada “Tanin” ve “Vakit” gazetelerinde yayınlanmış birçok makalesi de vardır.

ESERLERİ

ŞİİR
Ömer Seyfettin’in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)

ROMAN
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)

ÖYKÜ
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
İlk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)

İNCELEME
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap bir arada ölümünden sonra, 1975)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir