Sözünün Eri Olmak

SÖZÜNÜN ERİ OLMAK-ÖMÜR SERMAYESİ

Ahmed Khiaga Camii ve pazar meydanı, Bağdat (gravür)

Kıymetli dostlar, bu yazımıza bir Âyet mealiyle başlayalım dilerseniz;

Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzâb, 33/23)

İSTANBUL'UN TARİHÎ MÜSLÜMAN MEZARLIKLARI | Büyük İstanbul Tarihi

VATAN

Ezanımdan alışıp tekbîre,
Buldunuz mutluluk, imanımla…
Vatan ettim sizi ey topraklar
Beş vakit damgalayıp alnımla.

YOĞUZ

Yoksa şu yaprakta Yavuz
Yoksa şu sayfada Oğuz
Biz de yoğuz, biz de yoğuz
Elimizden siz tutunuz
İmdadımıza koşunuz
Daha çoğuz, daha çoğuz
Kervanımız dizi dizi
Bırakma Yarabbim bizi
Bizler yalnız sana kuluz…

TESPİH

Önümüzden geçer, gider…
Bir siyah tespih geceler;
Bu tespihi bir çeken var.

Göğe açık yüzümüze,
Nur arıyan gözümüze
-Testi testi, kadeh kadeh-
Işıkları bir döken var.

Nereye, nereye yolcu?
Yine önünde bir doğu,
Yine ardında gölgen var.

Koncanı rüzgarlar aldı,
Dalında bir sızı kaldı. ..
Söyle ey gül, söyle: Nen var?

Nedir, nedir bu çatırdı?
Yine bir şeyler yıkıldı;
Yine devrilen, çöken var.

Önümüzden geçer, gider…
Bir siyah tespih geceler;
Bu tespihi bir çeken var.

Bayrak Şairi: Arif Nihat Asya - Son Dakika Haberleri

Arif Nihat Asya
( 1904 – 1975 )

Sermayesi Eriyen Adam
Bağdat’ın yazın sıcak(Eyyam- Buhur) günlerinden biriydi. İnsanlar güneşin hararetinden serinleyecek bir köşe arıyor, ağaç gölgelerine sığınıyordu. Adamın biri de dağlardaki mağaralardan getirdiği buzları satmaya çalışıyordu. Öğlen sıcağında eriyemeye yüz tutmuştu. Tek sermayesi olan buzların erimesi karşısında adam, canhıraş bağırmaya başladı: “Sermayesi eriyen bu fakirden buz alan yok mu?” O sırada talebeleriyle oradan geçmekte olan Cüneyd-i Bağdâdî’nin kulağına bu sözler çarpınca aniden durdu, olduğu yere çöktü ve başını ellerinin arasına aldı. Talebeler telaşlandılar: “Ne oldu hocam” diye sordular. Büyük alim onlara sarsıcı gerçeği şöyle açıkladı: “Evlatlarım; Bu adamın söylediklerine dikkat edin! Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Aklıma Asr Suresi geliverdi. Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Saniye saniye, dakika dakika ömrümüz eriyor, hissedebiliyor muyuz?”

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
١ وَالْعَصْرِۙ ﴿٢﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ ﴿٣﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

-Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.

1- Vel’asr.

2- İnnel’insâne lefî husr.

3- İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti vetevâ savbilhakkı vetevâ savbissabr.

 Meali

-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1- Asr´a yemin olsun ki,

2- insan mutlaka bir ziyandadır.

3- Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır

“Ölümü sığdıramaz,
Akıl daracık koğuk.
Ölemez, çıldıramaz,
Ağlarlar boğuk boğuk.”
(Kısakürek 2003: 131).

Necip Fazıl, şiirlerinde ölüm vurgusunu çok sık kullanan bir şairdir. Ölüm, onun için hayatın karşısında çekilmiş karanlık bir settir. Ölümün karanlık oluşu, Necip Fazıl için büyük bir muammadır. Çünkü şaire göre ölüm, insanı yeniden var  eden bir fonemendir. Şair, şiirlerinde ölüm metaforu ile insanın ölüm karşısında ürperişlerini ve dirilişini ortaya koyar. O, şiirlerinde insanı, hayata her zaman aç ve hayatı tüketen bir varlık olarak görür. Şaire göre insan, ömrü boyunca hayatı yer, fakat ona asla doymaz. Ancak ne var ki “her canlı ölümü bir gün tadacaktır”. Ölüm bu yönüyle gerçeğin ta kendisidir. Hayattan ayrılmak, kopmak, düşmek ve sona ermek , yeniden doğmak ölümle gerçekleşir. Bundan dolayı şair/insan, gerçeğin kendisi olan ölümü trajik, sessiz bir çığlık olarak duyar. Üstad’ın/insanın istemi dışında gerçekleşen bu durum, onun ölüme saygı duymasına ve hayran olmasına neden olur. Bu yönüyle ölüme karşı yapılan her hayranlık, bir sevdayı da beraberinde getirir. Nitekim ölüm aç bir kurttur ve her zaman insan bedenini kemirir ve onu bir sonsuzluğa ulaştırır. Necip Fazıl da bu yüzden şiirlerinde, ölümle hep aşk halindedir. Ölümü, O’nun kadar düğün-bayram karşılayan bir şair daha yoktur.

“Köpek korkusiyle korktum ölümden,
Ölmeden ölmeyi anlayamadım.
Ne güneşler doğup battı üzerimden;
Bir günü bir güne bağlayamadım.”
(Kısakürek 2003: 71).

Necip Fazıl Kısakürek kimdir? Necip Fazıl Kısakürek'in ...

Necip Fazıl Kısakürek (26 Mayıs 1904-25 Mayıs 1983 )

 

Aziz dostlar: Ömür kısa yol çetin. Gönül yıkmayıp, kalp kırmadan, helallere riayet ederek  emaneti menzile sağ selamet götürmek vaktidir. Saygılarımla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir