Varoluş Gerçeği (Metafizik)

METAFİZİK varlığı, varlığın ilk ilkelerini ve nedenlerini konu alan en genel ve temel disiplindir. Varlıkları birbirinden ayıran özellikleri bir tarafa bırakınca geriye kalan ilke ve nedenler metafiziğin konusudur. Neyin gerçekten var olduğu ve görünüşün ardındaki gerçeği arar. Fizik ötesi ya da doğa ötesi olarak Türkçeleştirilmiş, maddenin ötesindeki nedene odaklanmıştır. Fiziğin ardındaki temellerle ilgilenir. Çağdaş zamanlarda fiziğin ilgilenmediği şeyler metafizik olarak algılanmıştır. Bunun sebebi deney ile ulaşılan bilgiyle yetinmemesi, varlığın ardındaki sebepleri merak etmesidir. Din veya sezgi metafizik olmakla itham edilmişse de aslında metafizik öte dünyalarla değil bu dünyadan yola çıkar. Yaşadığımız varlığın özünü araştırır.

Metafizik Aristo ile müstakil bir çalışma olarak ortaya çıkmıştır. Aristo doğa ile ilgili çalışmaları “Fizik” adı ile derlenmiş, bundan sonra gelen çalışmalarına da “metafizik” adı verilmiştir. Metafizik adı verilen ve Fizik’ten sonra gelen çalışmada Aristo “ilk felsefe” dediği bir disiplin ortaya koymaya çalışmıştır. Şeylerin ilk nedenlerini, prensiplerini ve var olmayı sorgulamıştır. Metafizik olarak art zamanlı biçimde tanımlanan bu çalışma genel yargılara ilişkin temel çıkarımlar disiplini olarak da algılanabilir. Şeylerin esasını merak etmek bu uğurdaki en belirgin davranıştır. Aristo “ilk felsefe” dediği şeyi metafizik olarak adlandırmamış, kendinden sonrakiler bu ilk felsefeye metafizik demiştir.

Metafizik varlığın ilk ilkelerini ve nedenlerini konu alan en genel ve temel felsefe disiplini olarak tanımlanmaktadır. Var olan her şey için geçerli olan ilkeleri, neyin gerçekten var olduğunu ve görünüşün ardındaki kalıcı gerçekliği araştırır. Görünenin ardına baktığı için bilimsel bilgiye zıt olduğu düşünülmüş ve eleştirilmiştir. Antik Yunan filozoflarından beri deneysel bilginin karşıtı olduğu sanılmıştır. Bunun temellerinde Aristo ve antik Yunan filozoflarının etkilerini görebiliriz.

Aristoteles gerçeği ararken görünen dünyaya ve gözleme dayanmaya çalışmıştır. Ne var ki kadınların erkeklerden daha az dişi olduğunu söylemesi ile de Bertrand Russel’dan bir eleştiri almıştır. Russel’a göre Aristoteles kadınların erkeklerden daha az dişe sahip olduğunu düşünmüştür. Aristoteles kadınların diş sayısını bildiğini sanmış, gözlem yapmamıştır. Kadınların diş sayısı gibi birçok konuda gözlem yapmadan, deneysel olmayan çıkarımlar türetmiştir. Russel Aristo’nun gözleme olan tutkusunu övenleri de gözlem yapmamakla eleştirmektedir. Bu popüler hale gelen örnek ile gözlemi vurgulamış olan Aristo’nun dahi bugünkü anlamda gözlem şartlarını oluşturmadığını düşünebiliriz. Biz gözlem denince deneyi ve arka planda laboratuvarı aklımıza getirsek de, Antik Yunan’da esas olanın metafizik olduğu ve gözlemin onun yanına getirilmeye çalışıldığı unutulmamalıdır.

Burada antik Yunan’da ideal olanın gözlem ile karşılaştırılması akla gelir. Antik Yunan’da ideal olan fizik olandan daha evladır. Russel’ın Aristo’ya eleştirisinde ve modern bilimlerin Aristo’nun yanlışlamasında gözlem eksiği görmesi art zamanlı bir durumdur. Aristo’nun gözlemi vurgulayan en önemli filozoflardan olmasına rağmen gözlem eksiği yapması gözlemin karşısında ideal olanın önemsenmesidir. Antik Yunan’da aslolan ruhtur ve ölümlü madde gerçeğe ulaşmada ikinci plandadır. Metafiziğin tarihi de bu idealist anlayışta ortaya çıkmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir