Kandil’e Girerken Türk Ordusu ve Stratejisi

ASKERİ STRATEJİ NEDİR NEDEN GEREKLİDİR ?

İçerideki sivrisinekle uğraşmak  değil bataklığı kurutmak lazım. Bataklık Kandildir.

Türk birliğide sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’ yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.   

 Başbuğ  Alparslan  Türkeş

İzlenmeyecek yollar vardır, taarruz edilmeyecek ordular vardır, kuşatılmayacak şehirler vardır, alınmayacak konumlar vardır, hükümdarın itaat edilmeyecek emirleri vardır.
Askeri strateji istenilen stratejik hedeflere ulaşmak için kurgulanan askeri organizasyonların uygulaması-gerçeklemesi gereken düşüncelerin ve hamlelerin  yekünüdür. Yunanca strategos kelimesinden türemiştir. 18. Yy da “generalin sanatı” manasında görülmüş, birliklerin aranjmanındaki sanat algısı vermiştir. Askeri strateji muharebelerin planlanması ve uygulanması ile ilgilenir, kuvvetlerin konumları ve hareketleri üzerinde durur ve düşmanı yenmeyi amaçlar. Batının modern strateji çalışmalarının üstadı Carl von Clausewitz dir. Askeri stratejiyi; savaşın sonunda kazanmak için muharebeleri gerçeklemek olarak tanımlar. Liddel Hart’ın tanımı muharebelere daha az dikkat çeker, stratejiyi “politikanın sonunda askeri yolları kullanarak ve dağıtarak oluşturulan sanat” şeklinde ifade eder. Burada ikisi de politik çıkarları askeri hedeflerden üstün tutarak hareket ettikleri görülür. Sun Tzu; Doğu askeri stratejisinin atası olarak görülür, Çin, Japon, Kore ve Vietnam tarihi ve modern harp taktikleri üzerinde büyük etkisi vardır. Sun Tzu Savaş Sanatını Batı alemi de yaygın ve pratik kullanışlı görür. Hala Asya, Avrupa ve Amerikada modern savaş kadar kültür, politika ve iş aleminde yaygın etkisi bulunmaktadır. Doğu askeri stratejisi asimetrik savaş ve kazanma üzerindeki ilgisi ile Batıdan farklılık gösterir. Strateji taktikten farklıdır, stratejide ülkenin askeri kabiliyetlerinin yüksek seviye ve uzun vadede planlanması, geliştirilmesi ve zaferi garanti edecek kapasitede olmasına dayanır. Taktik ise gizli hedeflere uygulanan askeri bilimin askeri stratejisinin parçası olarak geliştirilir, insan gücü, cihaz, uçak, gemi ve silahları kullanarak düşmana karşı yönelmeyi kapsar.

Askeri strateji silahlı kuvvetlerin arasındaki koordinasyonun planlanması ve tatbik edilmesini grupların ilişkisini düzenler. Strateji harp ile dış politikanın alt disiplinini belirlerken esas prensip milli menfaatler olmaktadır. Askeri taktikten çok daha geniş bir perspektife sahiptir, belli denizlerde ve muharebe sahalarında konuşlanma ve manevra icrasını gerektirir. Grand stratejiden daha az kapsamlı olarak milli strateji şeklinde isimlendirilir, bu şekilde milli devlet, konfederasyon ve uluslararası müttefik oluşumları ortaya çıkmakta ve diplomasi, bilgi iletişimi ve ekonomik kaynaklarla bütünleşmektedir. Askeri strateji askeri kaynakları, insan gücü, eçhize ve hasım kaynaklarının üzerinde hak kazanmak veya hasmın savaşma isteğini düşürerek askeri bilimin oluşumunu etkileyen bilgi ilişkisini geliştirmektir. NATO’nun strateji tanımı: bir grup milletin milli hedeflerini başarması için askeri güç geliştirerek uygulamak, böylece varlık göstermektir. Grand strateji; askeri başarılabilir hedef ve harekatı jeopolitik politika hedeflerine dönüştürerek, stratejiyi jeopolitik anlamda askeri stratejiye bölümlendirmektedir. İngiliz Amerikan birleşik stratejisi II. Cihan Harbinde askeri stratejiyi; “kazanılacak askeri hedefler serisini tespit ederek, bu hedefleri onların yaratacağı askeri gereklilikleri gösteren yapı olarak belirlemek ve bunların gerekliliklerini ön koşul olarak kabul ettirmek, mevcut ve mümkün kaynakları ihtiyaçlara karşı ölçerek, yapılacak hareketleri akılcı bir sıra ile ve patern önceliklerine göre harita üzerinde işlemlere yöneltmektir”. Montgomery; “strateji askeri imkanları dağıtıp uygulamada sanat tarzında silahlı kuvvetlerin ve yönetimin parçası olarak politikanın sonudur. Taktik kuvvetlerin konumlandırılması ve savaşı uygulayacak askeri kuvvetlerin kontrol edilmesini sağlar”.

ÖNCESİ:

19.yy da askeri strateji; savaşın uygulanarak yönetimi belirleyen sanat veya bilim şeklinde görülüyordu, diğerleri, taktik olarak planların uygulanması ve muharebede kuvvetlerin manevrası ve lojistik olarak kuvvetin idamesini sağlamaktır. Roma zamanından bu yana bu görüş saklanıyordu, strateji ve taktik arasındaki ilişki bu süreçte karışıktı ve bazen kişisel fikir sonucu verilen karar olarak görülüyordu. Carnot, Fransa İhtilali savaşlarında birliklerin konsantrasyonu şeklinde basitleştirmişti. Strateji ve taktik yakından ilişkilidir, aynı devamlılığın içindedirler, modern düşünce bunların arasına harekat seviyesi yerleştirir. Hepsi mesafe, zaman ve kuvvetle uğraşır, ancak strateji geniş ölçeklidir, yılları kapsar ve bunun karşılığında taktik küçük ölçekli olup haftaları, saatleri kullanan küçük elemanların konumlanmasını oluşturur. Orijin olarak strateji savaşın yönetimini, taktik ise gerçekleşmenin kontrolünü sağlar. Ancak 20.yy da dünya savaşlarında manevra ve savaş arasındaki ayrım, strateji ve taktik şeklinde teknolojinin kapasitesi ve geçişiyle genişlemiştir. Taktik piyade birliklerinin varlığından panzer ordu uygulamasına dönüşmüştür. Ekseriya strateji sanatı askeri hareketin kazanılma hedefini belirlerken, taktik bu hedeflere ulaşmanın metodlarını ifade etmektedir. Stratejik hedefler “bir x bölgesini zaptetmek istiyoruz” veya “y ülkesinin z maddesini dünya ticaretinde durdurmak istiyoruz” derken, taktik karar genel cümleden hareketle “biz x ülkesinin kuzeyini denizden istila ederek bunu yapacağız” veya “y ülkesinin limanlarını bloke edeceğiz” daha özel olarak “c tümeni d tümeninin hücumunda ateş desteği sağlayacaktır” şeklinde ifade edilebilir. Öz olarak strateji yalnızca askeri konularla ilgilenir. Eski toplumlarda kral veya politik lider askeri liderle aynı kişiydi. Böyle olmasa politik ve askeri liderler arasındaki mesafe sorun yaratabilirdi. Profesyonel ordunun gelişmesiyle politikacılar ve askeri liderler birbirini anlamaya başladı. Bir çok durumda ayırımın ihtiyacının varlığına karar verildi. Fransız devlet adamı Clemanceau, “savaş askerlere bırakılamayacak kadar çok önemli bir iştir” demiştir. Bu Grand strateji konseptinin savaşa katılan bütün milletin kaynaklarının yönetimini kapsayacak şekilde oluşmasına sebep oldu. Grand strateji kapsamında askeri parça geniş olarak harekat stratejisine dönüştü. Birliklerin geniş askeri birimler şeklinde planlanması ve kontrolünü kapsadı. Orduların büyüklüğü ve sayısı muhabere ve kontrol teknolojileri gelişmesiyle askeri strateji ve Grand strateji arasında fark daraldı. Grand stratejinin temeli diplomasidir. Böylece ülke müttefik seçer veya diğer milletleri şikayet etmeye zorlar. Bu şekilde muharebenin zafere dönüşmesi sağlanır. Grand stratejinin bir diğer amacı savaştan sonra barışı sağlamaktır. Clausewitz’in belirttiği gibi başarılı bir askeri strateji sonucu belirleyen yoldur, ancak kendinin sonu değildir. Tarihte bir çok örnek muharebe sahasında kazanılan zaferi uzun dönemli barışa çevirememiştir.

PRENSİPLER:

Birçok askeri stratejist başarılı bir strateji oluşturma girişiminde bir takım prensipler ortaya koymaya çalışmışlardır. Sun Tzu 13 prensip belirlerken, Napolyon 115 lik listesi ile en uzununu yaratmıştır. Amerikan iç savaşında General Forrest bir prensibi;”ilk gel çok adamla gel” şeklindedir. Bugün en yaygın prensipler şunlardır: 1. Hedef Prensibi:( Her bir askeri operasyonu açık şekilde belirle, kararlaştır ve kazanılabilir hedefe dönüştür.) 2. Taarruz Prensibi: (Saldır, kararlı ol ve inisiyatif yarat.) 3. Siklet Merkezi Prensibi: ( Savaş gücünü kararlaştırılan yer ve zamanda konsantre et) 4. Kuvvet Tasarrufu Prensibi(Yeterli savaş gücü kullan) 5. Manevra Prensibi: ( Savaş gücünün hareketli uygulanması ile düşmanı dezavantajlı konuma sok) 6. Komuta Birliği Prensibi: (Her bir hedef için sorumlu bir komutanın emrinde gayret birliği sağla) 7. Emniyet Prensibi: ( Düşmanın beklenmedik avantaj kazanmasına izin verme) 8. Sürpriz Prensibi: ( Düşmana hazırlanmadığı şekilde yer ve zamanda saldır) 9. Basitlik Prensibi : ( Açık, karmaşık olmayan plan hazırla, anlaşılmasını sağlayacak şekilde hareket et) Grene ve Armstrong’a göre, bazı stratejistler zaferi garanti edecek temel prensiplerin olabileceğine inanırlar, diğerleri ise savaşın bilinemez olduğunu Generalin bir strateji belirlemesine dayandığını söylemektedirler. Bir diğer kısmı öngörünün düşük olduğunu, çatışmada tarafların konum almadaki becerileriyle yükseldiğini belirtirler. Mareşal Moltke; stratejiyi tecrübeye dayanan bir sistem olarak Generalin stres altında hayata geçtiğini ifade eder. Stratejinin belirlenen bu prensipleri izafi olarak değişmekte savaş teknolojilerinin gelişmesine bağlı kalmaktadır. Strateji(ve taktik) teknolojinin gelişmelerine cevap olarak sürekli değişir. Başarılı bir strateji bir süreçte revaçta kalır, askeri silahların gelişmesi paralelinde daha sonra yetersiz duruma düşer. Birinci Dünya Savaşı ve Amerikan İç Savaşında “her yerde taarruz” şeklindeki Napolyon taktikleri uygulandı, karşılarında top, makineli tüfek ve dikenli tel vardı. Birinci dünya savaşı tecrübelerine reaksiyon olarak, Fransızlar 2. Dünya Savaşına savunma doktrini ile girdiler, Majuna Hattını oluşturdular, ancak tamamen çevresinden dolaşan Almanlar Fransayı işgal ettiler.

ANTİK ÇAĞ:

Askeri stratejinin prensipleri M.Ö.500 lere Sun Tzu ve Chanakya’ya dayanmaktadır. Büyük İskender’in savaşları, Hannibal, Julius Sezar, Halid Bin Velid ve Büyük Cyrus stratejik planlama ve harekatın örenklerini vermişlerdir. Mahan Tarihte Deniz Gücünüb Etkileri kitabında Romalıların kendi deniz güçlerini Kartaca’da Hanibal’in deniz hatlarını etkin bloke ederek ve böylece birlikleriyle onları yenmesine rağmen Hanibal’in İtalya’dan çıkarılışını anlatmaktadır. Bu stratejilerin birisi Yunan şehri ile Persler arasında görülür. Termopila savaşı Yunan kuvvetlerinin sayısının az olmasına karşın duruşları iyi bir askeri stratejiydi. Yunan müttefik kuvvetleri ne yazık ki savaşı kaybetti ancak eğitim, zırh kullanılması ve kuvvetlerin yerleştirildiği konum Persleri defaten püskürtmeyi başarmıştır. Sonunda Yunan müttefikleri kaybetti ama bu stratejinin sonuçları Plata savaşında sürdürüldü. M.Ö.479 daki Plata Savaşında Yunanlılar Perslere karşı zafer kazandılar. Örneklenen bu strateji çok yararlı olarak üstün sayıdaki düşmana karşı kullanılabilir duruma geldi. Erken dönemde kullanılan stratejiler; imha, yok etme, yıpratma, yakma, abluka, gerilla harekatı, aldatma ve yanıltma ihtiva ediyordu. Ustalık ve hüner hayal gücü, uyum ve teknoloji ile sınırlıydı. Stratejistler önceki gelişmelerin teknolojilerini sürekli büyüttüler.

ORTA ÇAĞ

CENGİZ HAN VE MOĞOLLAR

Strateji sanatında Avrupa’lıların gelişmelerine karşılık olarak Moğol İmparatoru Cengiz Han kullanışlı bir örnek geliştirmiştir. Cengiz’in başarıları ve onu izleyenlerin yaptıkları manevra ve teröre dayanıyordu. Cengiz’in startejik taarruzunun ana noktaları hücum edilen toplumların psikolojisine istinat etmekteydi. Bu stratejinin sabit ve mantıklı uygulamasıyla , Cengiz ve bağlıları Avrasya’nın çoğunu ele geçirdiler. Cengiz’in ordusunun blok teşkilatı ve stratejisi monteli okçu teşkilatına, yakma – yıkma metodlarına ve eşit şekilde Moğolistanın çok fazla at sürücüsüne sahip olmasına dayanmaktaydı. Cengiz’in ordularıyla mukayese edildiğinde diğer ordular hantal ve nispeten durağan yapıdaydılar. 20. Yy a kadar Cengiz ordularının süratine yetişecek ordu yapılamadı. Takviye edilmiş bir şehre gelindiğinde Moğol istilacıları manevra ve süratin sağladığı avantajla süratle kendilerine itaat ettirebiliyorlardı. Burada terör kanlı Moğol yaklaşımıyla korkutmaya ve boyun eğdirmeye yardımcı oluyordu. Her bir okçu enaz bir ilave ata sahipti(ortalama kişi başına beş at mevcuttu) bu şekilde bütün ordu şaşırtıcı bir süratle hareket edebiliyordu. At sütü ve eti Moğol beslenmesinde önemli unsurlardı. Bu şekilde Cengiz’in at bindirmeli fonksiyonları lojistik ihtiyaçlarının da önemli bir kısmını karşılıyorlardı. Cengiz’in çapulcuları hareketli kalkanları, koruyucu kabinleri, kasapları ve aşçılarıyla birlikte getiriyorlardı. Manevra ve sürekli hücum sayesinde Çin, İran, Arabistan ve Doğu Avrupa orduları dağılıncaya kadar baskıya maruz kaldılar ve kuşatılıp takip edilerek imha edildiler. Bu uygulama ilkel bir biyolojik harp gibiydi. Yükseltilmiş barınaklar veya mancınık tipi silahlar korunmuş şehirlerin istilasında kullanılıyordu. Hastalık ve ölüm saçarak Kara Tehlike olmuşlardı. Eğer bir şehir Moğol Hanından memnun değilse, şehirdeki herkes diğer şehirlere örnek olsun diye kılıçtan geçiriliyordu. Bu erken zamanın bir nevi psikolojik harbi uygulamasıydı. Yukarda belirlenen 9 stratejik prensipten Moğol stratejisi hedef prensibine(moral ve akıl durumu olarak hücum edilen toplumlarda), taarruz prensibine, taarruzda siklet merkezi prensibine, manevra, sürpriz ve basitlik prensiplerine uymaktadır.

MODERN ÇAĞ ÖNCESİ

1520 de Niccole Machiavelli Savaş Sanatı isimli eserinde sivil ve askeri hususlar arasındaki ilişkiyi incelemiş ve böylece Grand stratejinin formasyonunun temelini atmıştır. 1618 48 de Otuz Yıl savaşlarında İsviçreli Gustavus Adolphus gelişmiş harekat stratejisini gösterdi, Kutsal Roma İmparatorluğunun topraklarında kendi zaferini yarattı. 18. Yy a kadar askeri strateji Avrupa’da ciddi çalışmalara konu oldu. Kelime ilk defa strateji olarak Leo’nun 1777 deki çalışmasında kullanıldı. Kısa süre sonra Fransızca’ya ve 1810 da İngilizcede kullanılmaya başlandı. 1756-63 te Yedi Yıl Savaşlarında Büyük Frederick “yok etmenin stratejisi” ile konu etti ve Prusya kuvvetlerinde denedi. Fransa, Avusturya, Rusya ve İsviçre’yi taraflarına alarak, Frederick kendi merkezi konumunu ordunun iç hatlarını hareket ettirerek, bir defasında bir hedef alarak konsantre etti. Zafer kazanamadı, diplomatik çözümün karışmasına kadar savunmada kalabildi. Frederick’in zaferi “geometrik strateji” ile mevzi alarak manevra hatlarını sahanın özelliklerine ve kritik varlığın güç noktalarını belirli hale getirdi.

NAPOLYON DÖNEMİ

Fransa İhtilali ve müteakiben Napolyon Savaşları askeri stratejiyi yeniledi. Bu sürecin etkisi Amerikan İç Savaşında ve Birinci Dünya Savaşında hissedildi. Ucuz küçük silahların yaygınlaşması ve vatan hizmeti yapan askerlerin çoğalmasıyla ordular ebatlarıyla kalabalık formasyonlara dönüştü. Bunun neticesi olarak ordular tümenlere ve sonra taburlara bölündü. Bu tümenler arasında topçu tümenleri, hafif hareketli araçlar büyük menzil ve ateş gücü oluşturdu. Fransızların Napolyon’u bu gelişmelerin avantajını kullanarak geometrik stratejinin matematik mükemmelliğini kısmen kullanarak “imha stratejisini” vahşice etkin duruma getirdi. Napolyon’un değişmez arayışı muharebeyi kazanacak karardı, tek amacı hasmını tamamen imha etmekti ve bunu genellikle üstün manevra ile başarıyordu. Kural koyucu ve general olarak kendisi Grand Stratejiyi kurguluyor, harekat stratejisini gerçekliyor, politik ve ekonomik imkanları kullanıyordu. Kullandığı metotların yaratıcısı olmamasına rağmen, Napolyon birleşik nispi üstün manevra ve muharebe kademesini teke indirerek etkin savaşlar çıkarıyordu. Bundan önce generaller bu yaklaşımın muharebenin tek sahne olmasını düşünüyorlardı. Ancak Napolyon manevra yeteneğini kullanarak muharebenin gelişimi nerede ve nasıl ise orayı seçiyordu. Austerlitz Muharebesi bu manevranın mükemmel örneğidir. Napolyon güçlü bir konumdan çekilerek hasmın önüne ve kanatlardan hücum edecek şekilde ilerliyor, merkezi zayıflatıyordu. Bu Fransız Ordusuna müttefik orduyu yenme imkanı verdi ve zaferi kazandı. Napolyon iki temel strateji ile muharebe ediyordu.”Gerisine hareket et” yaklaşımıyla düşmanın geri hatlarına yerleşmeyi deniyordu. Bu hasmın Napolyonla savaşmasına neden oluyor veya ordunun çevresinden kaçış yolu bulmaya yöneliyordu. Ordusunu arkaya yönelterek, hasmın ikmal ve lojistik hatlarını kesiyordu. Bu düşmanın moral etkinliğini azaltıyordu. Birleştiğinde muharebe öyle gerçekleşiyordu ki düşman kaçacak yer bulamıyordu. Bu Napolyona çoklu muharebe açıları seçme şansı veriyordu. Başlangıçta kuvvet konsantrasyonu zafiyeti, yiyeceğe ulaşmadaki zorluk ve düşmanın şaşkınlığı kendi gerçek mevkiini ve niyetlerini anlamasını güçleştiriyordu. Muharebede “Dolaylı” yaklaşmayla, Napolyon müttefik orduların kullandığı doğrusal formasyonu şaşırttı. Muharebe devam ederken düşman kendi ihtiyatlarını durağan konumda tutuyordu, Napolyon aniden kanatlardaki formasyonu ile düşmana taarruz ediyordu. Onun rakibi aniden yeni bir tehdit ile karşı karşıya geliyor ve az ihtiyatı oluyordu. Seçme şansı olmadığından en yakın kanat formasyonuna zayıf düşüyor ve bu yeni tehdidi durdurmak için doğru açıda muharebe hattına çekiliyordu. Bir defasında bu olduğunda Napolyon kendi ihtiyatlarını doğru açıdan gelecek şekilde toplayarak ve hatları kırmak için ağır hücuma geçmişti. Düşman hatlarındaki çökme Napolyonun süvarilerinin her iki hatta kanatlarda hücumuyla hasmını kuşatılmaya veya terk etmeye mecbur bırakıyordu. Napolyonun iki veya fazla düşman ordusuyla karşılaştığında kullandığı ikinci strateji merkezi konumu kullanmaktı. Bu Napolyona düşman ordularını ayırarak kaçışa sürüklemeye imkan veriyordu. Geniş kısmında olan bir orduya kendi kuvvetleriyle markaj uygulamakta ve ikinci ordu süratle çekiliyordu. Sonra ikinci ordunun ayrılan kısmına yürüyor, ilk ordu şaşırıyor ve hareket tekrarlanıyordu. Bu ana muharebede insanların yüksek konsantrasyonunu sağlamak için tasarlanmıştı, böylece düşmanın kritik muharebede destek almasını kısıtlıyordu. Merkezi konum düşmanın imkanlarının tam güçle kullanımını zayıflatırken ikinci ordunun dikkat dağıtmasından yararlanamıyordu.

WATERLOO

Napolyon, Wellington’u tespit etti ve Prusya ordusunun karşısına yığınak yaptı ve sonra Ligny Muharebesinin kazanılmasını takiben, Napolyon aynı işlemi Waterloo’nun güneyinde konuşlanmış olan müttefik/İngiliz ordusuna yapmaya yeltendi. Birlikleri yenilen ancak yine toparlanan Prusya ordusunu durdurmaya muktedir değildi. Bunlar Waterloo muharebesine katılarak Napolyon’un yenilmesine ve onun Avrupayı ele geçirmesine son verdiler. Blucker komutasındaki Prusya ordusu Napolyona karşı aniden konuşlanarak yeni bir düşman tehdidi yaratan “geriye manevra” prensibini kullandı. Napolyonun pratik stratejik başarısı, tekrarlayarak daha küçük kuvvetleri büyüklerini yenecek şekilde kullanmasıydı, bu askeri stratejide yeni bir çalışma sahası oluşturuyordu. Özellikle hasımları bu konuda karşı atak geliştirebilecek ustalaşmış bireylerden yoksundu, yani general karargahı. Kendi çalışmalarında iki çok önemli öğrenci Carl von Clausewitz, Prusyalı ve felsefe eğitimli, Antoine Henri Jomini Napolyonun kurmay subayı. Napolyonun imha staretjisinin bir dikkat çekici farkı ve hendek savaşının uygulaması olarak Peninsular Harekatında Torres Vedras hatlarıdır. Fransız orduları araziyi terk edip kanatlara yönelen bir ilerleyiş yarattılar, ilerlemeleri mümkün olmamasına rağmen hatların ileri uçlarındaki bölgenin imkanlarını kullanarak çekilmeye zorladılar. Peninsular Harekatı savaşma için bir farklı metot geliştirdi, bu zamana kadar fark edilmemişti, sonra 20. Yy da çok kullanılır hale geldi. Bu İngilizleri cesaretlendiren bir yardım çaresi olarak İspanyolların Fransızları geri hatlarda taciz ederek Iberya ordularının geri hatlarını korumasını sağladı. Bu İngilizler için maliyet etkin bir yapıydı, çünkü bunun maliyeti İspanyol ordusunu İngiliz ordu birimlerine yaklaştırmak için yapılacak masrafı azaltıyor, Fransız birliklerinin aynı sayısıyla muharebe imkanı sunuyordu. İngiliz ordusu mukayeseye göre daha küçüktü, denizden ikmali gerektirdiğinden güçlükler oluşuyordu. İlave olarak araziye ve bölgeye yabancı olunduğundan garnizon oluşturulması gibi zorluklar çıkıyordu. Bu durumda İspanyol sivil müttefiklerin yardımının stratejisi gerilla harbi veya küçük muharebelerdi, böylece İngilizler bu durumdan yararlandılar.

CLAUSEWİTZ VE JOMİNİ

Clausewitz’in “Savaş Üzerine” kitabı strateji için saygın bir referans haline geldi, bunda politikayla olduğu kadar askeri ve liderlik konuları da işlenmektedir. O’nun en meşhur cümlesi: “Savaş esas itibarıyla bir politik harekettir, ancak aynı zamanda gerçek politik araçtır, politikanın diğer yollarla devamını kapsar.” Clausewitz’e göre savaş ilk ve en önemli politik harekettir ve böylece stratejinin maksadı politik hedefe ulaşmak olarak ortaya çıkar, devletin başarmak istediği budur. Böyle olunca Clausewitz “politikanın diğer yollarla devamı çok önemli olarak tartışılmıştır ve bunun sonucu olarak devlet kullanılacak kuvvetleri savaş yoluyla elde etmek istediğine ulaşmak maksadıyla belirleyecek ve oluşturacaktır. Clausewitz geometriyi önemsiz olarak değerlendirmiş, muharebenin imha amacıyla yapılmasını kabul ederek, hasım kuvvetleri yok etmeyi önemsemiştir. Ancak nasıl bir savaş olacağı gerçeğini politikayla ilişkili görmek gerektiğini “yıpratma stratejisi” yoluyla kısıtlı savaş hedeflenmesinin doğru olacağını savunmuştur. Clausewitz’in aksine Jomini hareket stratejisi ile ilgilenmiştir, planlama ve istihbarat harekatın icrası ve “general liderliği” nin “devlet liderliğinden” önemli olduğunu savunmuştur. Zaferin düşman topraklarını ele geçirmekle kazanılacağını, düşmanın ordusunun yok edilmesinin yeterli olmadığını belirtmiştir. Böyle olunca geometrik değerlendirmeler strateji teorisinden çıkartılmış oldu. Jomini’nin iki strateji prensibi; zamanında düşman kuvvetlerini yıpratacak şekilde siklet merkezi oluştur, karar üreten hedeflere vur.

SANAYİ ÇAĞI

Askeri stratejinin gelişimi Amerikan İç Savaşında devam etti. (1861-65). Stratejinin pratiği Lee, Grant ve Sherman generaller tarafından geliştirildi, bunlar Napolyonun tarzına yakındılar. Ancak Napolyon prensiplerine uymak teknolojik gelişmelerin, piyade tüfeğinin menzilinin uzaması ve hafif topların kullanılması Birlik ve Konfederasyon kuvvetlerinin çok zayiat vermesine sebep oldu. Savaşın hacmi ve zamanı genişleyen bir hal aldı. Demir yolları büyük kuvvetlerin intikalinde önem kazandı, ancak manevra dar kaldı, etkili – dayanıklı koridorlar oluştu. Stim gücü ve demir yeteneği ulaşımı ve deniz muharebelerinin karakterini değiştirdi. Telgrafın keşfi ordular arasında muhabere yeteneği yarattı. Böylece başşehir ve karargah arasında iletişim oluştu. Muharebe hala karşıt tümenlerin boş arazilerde çatışması şeklinde oluyordu. Toplu – korunmalı yelkenli gemiler veya stim ile çalışan gemiler bir şehri savunan kuvvetlere hücum geliştirebiliyordu.

BİRİNCİ CİHAN HARBİ

Birinci Dünya Savaşı başladığında strateji 1870’den sonra rağbet gören taarruz düşüncesine kilitlenmişti, ikinci Boer Savaşı(1899-1902) ve Rus – Japon savaşı(1904-05) tecrübelerine burada makineli silahların savunma kabiliyetinin görülmesine rağmen bu böyleydi. 1914 sonuna kadar, Batı Cephesinde bayatlamış olmasına karşın stratejik manevra kabiliyetleri kaybolmuştu. Savaşan taraflar “yıpratma stratejisi” uyguluyorlardı. Verdan’daki Alman Savaşı, Somme ve Passchendaele deki İngilizler geniş ölçekli muharebelerde düşmanı yıpratıyorlardı. Yıpranma zaman alıyordu, bu nedenle 1. Dünya Savaşında muharebeler haftalarca, aylarca sürüyordu. Yıpratmada problem derinliğine savunmada 10 hücum edene 1 savunmacı düşmesiydi, veya top desteğinin seviyesi 1917 sonlarına kadar fizible değildi, bu durum zafere olanak vermiyordu. Savunucunun kabiliyeti birlikleri iç hatlara hareket ettirerek elde edilen teknoloji seviyesinin yarattığı olasılıklardan korunma sağlayabiliyordu. Cephelerde manevra stratejisinin uygulandığı yerlerde bulunuyordu. Almanlar Tanmenberg Muharebesinde Ruslara karşı imha muharebesi uygulamıştı. 1915 te İngiliz ve fRansız çok iyi hazırlanılan ancak beklenilenin bulunamadığı Gelibolu Harekatını gerçeklediler, burada deniz gücü ve amfibi çıkarma birlikte uygulandı, Rus müttefikine yardım amaçlanırken Osmanlıların hışmına uğranıldı. Filistin cephesi süvari etkinliğinde geçti, burada İngilizler Gaza(1917) ve Megidda (1918) da iki zafer kazandılar. Albay Lawrence ve diğer subaylar Arapları gerilla harbine hazırladılar, burada Boer Savaşlarındaki strateji ve taktik uygulandı. Birinci Dünya Savaşı bu zamana kadar görülmemiş büyüklükte ordulara sahne oldu. İngilizler daima güçlü bir donanma ve küçük ancak süratle genişletilebilen bir kara kuvveti bulunduruyordu. Bu durum generallerin ve kurmay subayların eğitim seviyesini yükseltti. İngiliz sanayi kuvvetlerin ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede genişledi. Teknolojik gelişmeler strateji üzerine büyük etki yarattı, hava keşfi, topçuluk teknikleri, zehirli gaz, otomobil ve tanklar, telefon ve radyo telgraf. Önceki savaşlardan daha fazla olarak Birinci Dünya Savaşında askeri strateji milletlerin çatışması şeklinde Grand strateji ile yönlendirildi. Bir tarafta İttifak kuvvetleri diğer tarafta Merkez kuvvetleri. Toplum ve ekonomi tamamen savaşa angaje oldu. Düşmanın ekonomisine taarruz; İngilizlerin deniz ablukası uygulaması ve Almanların ticaret gemilerine denizaltı taarruzları. Komuta birliği değişik milletler arasında sorun haline geldi, taarruzun ve savunmanın koordinasyonuna başladılar. Yıkıcı Alman hücumlarının yarattığı baskı altında (Mart 21, 1918) İttifak kuvvetleri Mareşal Ferdinand Forch komutası altında birleşti. Almanlar Merkez güçlerini yönlendirirken Alman otoritesi komuta hatlarına bölündü savaşın sonunda karışık bir hal oluştu. Birinci Dünya Savaşında strateji “taarruzun ruhu” olarak domine edildi. Generaller kşeye sıkıştırıldıklarında ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Bu durum kanlı katliamların yaşanmasına neden oluyordu. İki tarafta alternatif tezler geliştirdiler. Winston Churchill komutasında İngilizler tank savaşını geliştirdiler, böylece savaşı kazanacaklardı. Almanlar “otonomi doktrini” olarak hava saldırısı ve modern piyade taktikleri geliştirdiler. Fırtına Birlikler düşmanın zayıf taraflarına süratle hücum geliştirebiliyorlardı. İkinci Dünya Savaşının Yıldırım Harekatı komutanlarının hepsi hava saldırı birliklerinin komutanıydılar. Brest – Litovsk anlaşmasından sonra Almanlar son bir taarruz ile neredeyse başarılı olacaklardı. Ancak yinede koordinasyon ve yönlendirmede zafiyet bulunmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı Almanların ordularının bölünmesi sonunda barış talep etmeleriyle son buldu. Amiens muharebesinde yenilmelerinden sonra Almanlar savaşı yönetemez duruma geldiler. Yiyecek bulamadıkları için isyan etmeye başlamışlardı. İttifak için zafer bu noktada geldi, Alman askeri gücü 100 gün içinde etkisizleştirilerek eve gönderildi. İngilizler böylece Hindenburg savunma sistemini sonunda yıkmış oldular. “Alman ordusunu yenene kadar savaşı kazanacağımızı ummuyorduk” diyen Mareşal Haig, kendi Grand stratejilerinin doğru olduğunu söylüyordu. Savaş sonunda en iyi Alman birlikleri yok edilmiş böylece Batı Cephesi çökmüş oluyordu. Bu arada Amerikan sınırsız desteği ve sanayi imkanlarının çokluğı savaşın kazanılmasında önemli rol oynadı. Birinci Dünya Savaşında tankın rolü ile oluşan strateji zayıf anlaşıldı. Beklenildiği kadar büyük etki yaratamamıştı. Tankların limitleri, mühendislik teknolojilerinin zafiyeti, yavaş olmaları, dayanıklılıkları, zırhlarının olmayışı, kullanıcılarının rahatsızlıkları ön plana çıkıyordu. Büyük süvari birlikleri savaşlarda çok daha etkili rol oynayabilmişlerdi. Hala piyadeler yürüyerek hareket ediyordu. Uçakların manevra yapılmasında keşif imkanları önemli kolaylıklar yaratmaktaydı.

HARPLER VE MUHAREBELER ARASI DÖNEM

Birinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda iki teknolojik gelişme ön plana çıktı. Bunlar uçak ve tanktı. Stratejik çalışmalar bunlarla genişlemiş oldu. İtalyan General Giulio Douhet hava gücünün teorisini geliştirenlerdendir. Geleceğin savaşlarının havada kazanılıp kaybedileceğine inanıyordu. Hava kuvveti taarruzda ön plana çıksa da satıh kuvvetlerini korumak için savunmada da rol oynayacaktı. Douhet Doktrini “stratejik bombardımanı” düşman anakarasını, şehirlerini, snayiini ve lojistik hatlarını imha etmeyi ön görüyordu. Bu süreçte uçak gemileri fikri ortaya çıktı. Böylece büyük deniz filoları geliştirilmeye başlandı. Bu özellikle Japonlar tarafından çok benimsendi. İngiltere ve Amerika uçak gemilerini daha çok savunma maksatlıymış gibi görerek geliştirdiler. Japon donanması yeni taarruz stratejisine dayanarak güç güç projeksiyonunu mümkün hale getiriyordu. İngiliz Generali Fuller, Cambrai de ilk büyük tank savaşını tasarladı. Liddell Hart İngiliz ordusunun mekanizasyonunu ve motorizasyonunu gerçekleştirdi. Almanya’da 1. Dünya Savaşından elde edilen 57 tecrübeye dayalı olarak yeni bir strateji geliştirdi. Bütün bunlar stratejik şok değeri taşıyacak hareketliliğe dayalı motorize birliklerden oluşuyordu. Zırhlı savaş araçları ateş gücü, hareketlilik ve ilerleme başarısı gösteriyordu. Orduda yeni bölümlerin oluşturulması sağlandı. Statik savunma yerine makinalı silahların sağladığı imkanlarla manevra ve taarruzun stratejik prensiplerini yeniliyordu. Aslında sadece İngilizler gerçek mekanize olmuş birliklere 2. Dünya Savaşı başında sahip durumdaydı. Almanlar hala atların taşımasına dayalı top kullanmayı sürdürüyorlardı. General Guderian, bu stratejinin bir kısmında motorize bir grup oluşturarak Fuller ve Liddell Hart düşüncesini uyguluyordu. Arazi kuvvetlerini güçlendirirken hava taarruzu ile 1939 da Polonya’yı ve 9140 ta Fransayı işgal ediyordu. Fransa savunma doktrini uygularken hareketli kombine silah gücü doktrini ve Guderianın Panzer birliğinin karşısında etkisiz kaldılar. Teknoloji değişimi stratejiyi inanılmaz ölçüde değiştirdi ancak liderlik az değişti. Telgrafın ve sonra telsizin kullanılması, nakliyedeki gelişmeler çok sayıda askerin süratle hareketine imkan veriyordu. Bir Alman anahtar kabiliyeti hareketli muharebe gücünde her tanka telsiz koymak olmuştu. Orduların kabiliyetlerinin artması subay ihtiyacının da artmasına neden olmuştu. Subay rütbeleri ABD ordularında şişerken Alman ordusunda toplam adama subay oranı aynı kaldı.

II. CİHAN HARBİ

ALMANYA,

HARP ÖNCESİ

Almanya’nın savaş öncesi stratejik hedefi Avrupa’nın büyük gücü olarak kendisini yenilemek ve Versay Anlaşmasının ihlalini gerçeklemekti. 1933 te başlayarak Nazi Gücü için Adolf Hitler Almanya’nın hedefini Alman ırkı için “yaşam alanı” belirledi ve komünizmin yok edilmesini politik çaba olarak gösterdi. Avrupa’daki Yahudileri imha etmek sadece stratejik hedef değil Alman domine Avrupa için kendi vizyonu oldu ve özellikle Ost Planı doğuyu Almanya’nın kolonisi olarak tespit etti. 1930 ortalarında Almanya’nın bu hedefleri gerçeklemesi kısıtlıydı zira limitli askeri güç ve ekonomik pozisyon mevcuttu. Hitlerin stratejisi tekrar silahlanarak Almanya’nın askeri ve ekonomik durumunu geliştirmekti. Fransa ve İngiltere erken bir savaştan kaçınarak diplomatik yolları harekete geçirdiler. Almanya Sovyetlerle bir pakt dahi kurdu. Birer birer Versay Anlaşmasının şartlarını geçersiz kıldı, becerikli diplomasi sayesinde savaşın tetiklenmesini önledi. 1935 te tekrar silahlanmayı başlattıktan sonra 1936 da Rhinelandi işgal etti, Avusturya ve Çekoslavakya’yı diplomatik şekilde bünyesine kattı. Bu riskli politik strateji başlangıçta başarılıydı, rejimin dahili desteğinin sağlanması ve Almanya’nın stratejik pozisyonunun güçlenmesini gerçekledi. Çekoslavakya’yı ilhak etmesi Münih Anlaşmasına ters düşmüştü, Fransız – İngiliz savaştan kaçınma politikalarının değişmesine sebep oldu. Bundan sonra Fransız – İngiliz işbirliği Polonya’nın bağımsızlığını garanti altına aldı. Eylül 1939 da Almanya Polonya’yı işgal edince İngilizler ve Fransızlar Almanya’ya savaş ilan ettiler. SAVAŞ STRATEJİSİ Savaş için Hitler’in stratejisi Kavgam kitabında düşündüğü hususlardı. Tarihsel anlamda Hitler Avrupa’nın genel olarak fethini istiyordu. Kavgamda Hitler Fransayı kısa süreli bir savaşla işgal edecek, sonra Sovyetler Birliğini fethedecekti. Yanlış olarak İngiltere’nin Fransa ile müttefik olacağını hesaplamamıştı. Batı büyük bir savaşı tahayyül etmiyordu. İkinci Dünya Savaşı başladığında Fransa ve İngiltere müttefikti, Almanya’nın stratejisi Fransayı kısa bir savaşla yenmek, İngiltere’yi müzakere masasına almaktı. Fransa’nın fethinden sonra Churchill Almanya’nın pozisyonunu bozdu. Almanya açık denizlerde İngiltere ile baş edemezdi. Ordusunu da Atlantik aşırı bir harekata hazırlamamıştı. Bunun yerine İngiliz ekonomisini etkilemek için Atlantik Savaşı ve İngiltere savaşını kazanması gerekiyordu. 1941 Haziranında Barbarossa harekatı ile Sovyetleri işgale başladı. Sovyetlerin yenilmesi planını yaz/sonbahar süresinde başaracaktı. Ancak ana hedeflerde başarısız oldu. Aralık 1941 de Japonya Amerika’ya hücum etti ve Almanya kısa süre sonra Amerika’ya savaş ilan etti. 1942 nin yaz ve sonbaharında Alman stratejisi Sovyetleri yenmek idi. Doğu’da 1942 harekatının başarısızlığı ve Amerikan kuvvetlerinin Afrika ve İngiltere’de toplanması, 1943 sonlarında Almanya’yı stratejik savunma konumuna soktu. Savaşın bundan sonrasında Almanya kısıtlı askeri zaferlerle barış görüşmelerine çalıştı. Bulge muharebesinin kaybedilmesinden sonra son askeri harekat Doğu cephesinden çekilmek oldu.

İNGİLTERE

Birinci Dünya Savaşının kazanılmasından sonra var olan İttifaktan dolayı, İngiltere’nin stratejisi Fransa ile ittifakı devam ettirerek kıta savaşı için hazırlanmaktı. Sonra faşist İtalya’ya angaje olunmadaki başarısızlık ve Sovyetlerin Almanya ile yakınlaşması durumu belirledi. 1933 te yükselen Hitlerin gücü ve ekonomik çöküntünün yarattığı deprasyonla karşı karşıya kalınıyordu. İngiltere diplomasi yoluyla savaştan kaçınmaya veya geciktirmeye çalışıyordu. Hava kuvvetlerinin yeniden oluşturulması Almanya ile savaşta uygun bir avantaj olacaktı. 1939 a kadar müttefiklerin gayretleri boşa çıktı ve Almaya İtalya ile Çelik Paktı ve Sovyetlerle (Molotof – Ribbentrop Paktı) kurmuştu. 1939 Ağustosunda Almanya’ya karşı Polonya’nın bağımsızlığını garanti eden Fransa – İngiltere anlaşmasını yaptı. Eylül 1939 da savaşın patlak verdiğinde İngiltere silahlanmasını tamamlamamıştı. Bunun yanında Kraliyet Hava Kuvvetleri genişletilmiş ve yeni uçaklar için program uygulanmış, radar savunma imkanları geliştirilmişti. İngiltere stratejik bombardıman hariç taarruz harekatı için kabiliyetlere sahip değildi. Bu durum nispi olarak savaşın ilk zamanları için geçerliydi. 1940 sonbaharında Fransa’nın düşmesinden sonra ve İtalya’nın eksenin bir tarafında savaşa girmesiyle İngiltere ve bağlıları Avrupa’nın çoğunun karşısında kendilerini buldular. İngiliz stratejisi hayatiyeti sürdürmek, İngiliz çıkarlarını savunmak ve Atlantik Savaşında Almanları yenmekti. Bunlar Kuzey Afrika harekatında dolaylı olarak kullanılacaktı. Bu periyotta ve Almanya’nın Haziran 1941 de Sovyetleri istilasına kadar İngiltere’nin savaşı kazanması ihtimali yoktu. Bu durumda İngiltere Grand Stratejisi Amerika’yı yanına çekmek ve savaşa bu şekilde girmekti. Churchill bu maksada hizmet için çok çalıştı. Ağustos 1941 de Atlantik Konferansı toplandı. Aralık 1941 de Japonların Pearl Harbor baskınını takiben Amerika savaşa girdi. İngiltere’de Japonya ile savaşa girmiş oldu. Asyadaki Hong Kong, Malezya, Singapur ve Burma daki İngiliz kuvvetleri süratle yenilecekti. Böyle olmasına rağmen Churchill Amerikanın savaşa girmesiyle savaşın kazanılacağını değerlendiriyordu. Uygun kuvvetlerin hazırlanması gerektiğinden zamana ihtiyacı vardı. Bu noktadan hareketle müttefiklerin stratejisi Sovyetlerden çok müşterek müttefik stratejisi oldu. Sovyetlerin savaş kabiliyetlerinin desteklenmesi müttefik stratejisinin önemli yanını oluşurdu. Stratejik savaş özellikle stratejik bombardımanı önemsedi. 1942 ve 1943 yıllarında denizde ve havada savaş kazanılmıştı. Almanya abluka altındaydı. 1943 Ocağında Kazablanka Konferansı Almanya’nın işgaline karar verdi. Eksen kuvvetlerini Kuzey Afrikada yenerek Sicilya ve güney İtalya işgal edildi. İlaveten Yunanistan ve Balkanlara taarruz edildi. Böylece destek imkanları yok ediliyordu. Roosvelt 1944 Haziranında Normandiya çıkartmasını başlattı. Müttefik kuvvetlerin gayretleri Almanya’yı yenmeye yöneltilmişti. 1944 yavaş yavaş Almanya çökmeye başlamıştı. Müttefik stratejisinde savaş sonrasını şekillendirmek önemseniyordu. İkinci Quebec Konferansında (Eylül 1944) yenilen Almanya’nın sanayisizleştirilmesine, tekrar savaşamayacak şekle getirilmesine karar verildi. Tahran Konferansında Doğu Almanyanın Sovyetler tarafından işgali ve Berlini muhasarası kararlaştırıldı.

RUSYA

Erken Sovyet stratejisi savaştan kaçınmak veya savaşı geciktirmek şeklindeydi. Sanayileşme temelli atılımlar gerçekleştiriliyordu. Sovyetler Nazi Almanyası ile savaş öncesinde yakınlaşmıştı. Stalin müttefiklerin Nazi – Sovyet savaşını istediklerinden emindi. 1941 de Barbarossa Harekatı Sovyetlerin beklediğinden erken geldi. 4 milyon Sovyet askeri zayi edildi. Moskova – Leningrad önlerinde Almanları geciktirecek tertibi uyguladılar. Sovyetler tecrübeli askerlerin büyük bir kısmını uzak doğuya çekti. Bunları daha sonra karşı taarruz için kullandı. Sovyetlerin yenilmesine rağmen Urallar ve Doğusu Almanların erişemeyeceği kadar uzak bölgelerdi. Bütün fabrikalar ve işçiler taşındı, böylece imha edilmekten korunmuş oldular. Büyük bir alan Almanlar tarafından işgal edilmişti. Her şeye rağmen Sovyetler ayarında bir sanayi imkanına savaştan önce ulaşmıştı. Sovyet stratejisi devlete sahip çıkacak şekilde belirlendi, böylece Almanya’nın Urallara kadar ulaşamayacağı hesaplandığından bütün organizasyon buna göre yapılmıştı. Sonunda Almanya’yı mağlup etmeyi başardılar.

JAPONYA

Japonların 2. Dünya Harbi stratejisi iki faktöre dayanıyordu: topraklarını Çin ve Mançurya bölgesine genişletmek ve ham madde kaynaklarına ulaşan ikmal yollarını emniyete almak. ABD’nin petrol boykotunu takiben Japon hükümeti Güney Doğu Asya’daki kaynakları ele geçirmekten başka çözüm bulamadı. Bunları ABD ve müttefikleri kontrol ediyordu. ABD ile savaşmaktan başka çare yoktu. Ciddi bir taarruz geliştirerek ABD Pasifik Donanması etkisiz hale getirilirse bu amaçlarına ulaşmak mümkün olabilirdi. Bu taarruz Pearl Harbor’a yapıldı. Japonlar ABD’nin savaş filosunu yeniden yapmak için zamana ihtiyacı olacağını düşünüyordu. Halbuki filonun uçak gemileri grupları taarruzdan birkaç gün önce limandan ayrılmışlardı. Bu durumda ABD zayıflatılamamış oluyordu. Bu saldırının psikolojik etkisi ABD halkı üzerinde muazzam etki yarattı. Toplum kısa sürede savaş için hazır duruma getirilmiş oldu. Güney Doğu Asya kısa sürede ABD kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Midway savaşında Japonların uçak gemileri imha edilince Japonlar savaş sonuna kadar etkisiz duruma düşmüş oldular.

KIZIL  ÇİN STRATEJİSİ

Mao “Halk Savaşı” isimli bir askeri strateji geliştirdi. Yerli halk tarafından hasmın düzenli teşkilatına darbeler indiriliyordu. Bir nevi gerilla harbi teknikleri kullanılıyordu. Önce bu strateji komünistler tarafından Milli Hükümet güçlerine karşı kullanıldı. Uzun Yürüyüş sırasında Komünist kuvvetler büyük zayiat verdiler. Mao bu durumda yeni bir strateji geliştirdi. Yerel kuvvetlerin desteklenmesini sağlayacak şekilde partileri gelenlerini ikna etti. Toprak reformu yapılmasının sağlanması Komünist hareketin en büyük başarısı oldu. Toplumun desteğini alınca tüm ülke Komünistlerin yönetimine geçmiş oldu. Halk Savaşı sadece bir strateji değil aynı zamanda politik yönelişti. Halk Savaşı karar üretecek zaferler aramıyordu. Dikkatli seçilmiş muharebelerle karşı kuvvetleri yıpratmayı sağlıyordu. Birinci aşamada devrim kuvvetleri dağlık ve zor arazide düşmanın zayıf olduğu yerlerde harekat gerçekleştirdiler. Buraya devrim temel bölgesi dediler. İkinci aşamada devrim temel bölgelerinin çoğaltılması sağlanıyor, hükmedilen bir güç ortaya çıkıyordu. Burada halkın desteği sağlandığından etkinlik arttırılmış oluyordu. Üçüncü aşamada harekat büyük şehirlere yöneltilerek bütün ülkenin ele geçirilmesi sağlanıyordu. Kızıl Ordu Halk Özgürlük Ordusu ismini aldı. Halk Savaşı stratejisi Japonlara karşı da kullanıldı. Rusya Çini işgale kalksaydı aynı strateji ona da uygulanacaktı. 1950 lerden sonra da biraz değiştirilerek Halkın Gönüllü Ordusu Kore savaşında aynı stratejiyi kullandı.

SOĞUK SAVAŞ

Soğuk savaş stratejisi caydırıcılık üzerine kurulmuştu, nükleer silahların kullanımı üzerinden bütün dünya toplam bir tehdit altında tutuluyordu. Kararlılık caydırıcılığın bir anda yaratılacak yıkımdan göz korkutularak yaratılıyordu. Böyle bir savaş ABD ile Sovyet Blokun kendi aralarında karşılıklı taarruzunu simüle ediyordu. Avrupa veya Pasifik ayrımı olmaksızın bütün dünya muharebe alanı olarak algılanıyordu. Askeri strateji iki kutuplu güçlerin karadan, havadan veya denizden birbirlerini imhaya yönelik hazırlık olarak belirlenmişti Kitle imha silahlarının gelişmesiyle savaş stratejileri konvansiyonel silahların kullanılmasından espiyonaj ve istihbarat temelli bir yapıya dönüşmüştü. Bu durumda komuta kontrol sistemlerinin gelişmesi silahlı kuvvetlerinin birinci hedefi durumuna geldi. Üçüncü dünya ülkeleri iki süper güç tarafından kontrol ediliyordu. Grand stratejiler ülkeler için süper güçlerin etkisiyle belirlenir duruma gelmişti. ABD limitli ilk vuruş stratejisini benimsedi. Sovyetlerin taarruzu halinde ABD nükleer silahları kullanacaktı. Bu durumda Warşova Paktı eğer konvansiyonel bir taarruz başlatırsa NATO taktik nükleer silah kullanacak şekilde hazırlık yaptı. Sovyet stratejisi Rus topraklarının istilasına karşı korunmayı esas almıştı.

NATO politikaları;

• Kitlesel Misilleme Stratejisi (1950)
• Esnek Mukabele Stratejisi (1960)
• Gerçek Tehdit ve Caydırma Stratejisi(1970)
• Doğrudan Çatışma Stratejisi(1980)
• Stratejik Savunma Girişimi(Yıldız Savaşları)

SOĞUK SAVAŞ SONRASI

ABD’nin hipergüç olarak belirlendiği çok kutuplu potansiyel kuvvetlerin karakterize olduğu duruma dönüştü. Dijital Devrim strateji için esas haline geldi. Bugün “Asimetri Savaş” gerilla kuvvetleriyle konvansiyonel milli ordular arasında yaşanmaktadır. IRA, Hizbullah, ETA, PKK ve El Kaide gibi tehdit gruplarının yarattığı bir terör temelli yaklaşım süregitmektedir. Konvansiyonel ordular güç kullandıklarında halk tarafından bu uygulama kabul görmemektedir. Daha çok hava kuvveti ağırlıklı ve deniz kuvveti esasına dayalı etkiler ön plana çıkmıştır. Toplumu etkileyen hususlar geniş politik konumlar yaratmaktadır. Yerel gruplar kendi planlarını kendileri yapıp gerçeklerken dünya konjonktürü bu etkileşimi kurgulayan bir durumda müdahil olmaktadır.

SUN TZU – SAVAŞ SANATI

• Güçlü olduğun zaman zayıf görün, zayıf olduğun zaman güçlü görün. • Savaşın üstün sanatı düşmanı savaşmadan pasifize etmektir. • Eğer düşmanını biliyorsan kendini biliyorsundur, yüzlerce savaşın sonucunun korkusuna ihtiyacın yoktur. Eğer kendini biliyorsan ancak düşmanı bilmiyorsan, kazanacağın her zafer için yenilgiye de katlanmak zorunda kalırsın. Eğer kendini ve düşmanını bilmiyorsan savaşı kazanman mümkün değildir. • Planların karanlık ve gece gibi olsun ve hareket ettiğin zaman yıldırıma benze. • Üstün mükemmeliyet düşmanın direncini savaşmadan kırabilmekte yatar. • Zaferlerin savaşçıları önce kazanır sonra savaşa girer, kaybeden savaşçılar önce savaşa girer sonra kazanmayı arar. • Savaşların hepsi aldatmaya dayanır. Bu durumda taarruz etmeye muktedir olduğunuzda, muktedir değilmiş gibi görünmelisiniz. Kuvvetlerinizi kullandığınızda aktif değilmiş gibi görünmeli, yaklaştığınızda düşmanı uzakta olduğunuza inandırmalısınız, uzaktaysanız yakın olduğunuzu hissettirmelisiniz. • Eğer düşmanınız bütün noktalarda emniyette ise, onun için hazırlanın. Eğer o üstün durumda ise ondan sakının. Eğer hasmınız mutedil durumda ise onu rahatsız ediniz. Zayıf gibi davranın, böylece kibiri artacaktır. Eğer o kolayını seçerse, boş bırakmayın. Eğer kuvvetleri bütünleşikse onları ayırın. Eğer komuta yapısı müsaitse aralarına ayırım koyun. Hazırlıksız durumda ona hücum edin, ummadığı yerden vurun. • İnsanlara bekledikleri gibi angaje olun, böylece onları fark edebilir ve durumlarını anlarsınız. Cevapların öngörülür paternlerinde onların zihnini işgal ederek, ayrıcalıklı bir zamanı kollayarak ummadıkları bir tarzda yaklaşın. • Bilmeliyiz ki zaferin beş esas yolu vardır: • 1. Ne zaman savaşıp savaşmayacağını bilen kazanır. • 2. Üstün ve dahili kuvvetlerin ikisini de kullanmasını bilen kazanır. • 3. Ordusunda bütün rütbelerde aynı ruhu canlandıran kazanır. • 4. Kendini hazırlayıp, düşmanın hazırlanmadığı zamanı bilen kazanır. • 5. Askeri kapasitesi hükümdarın istekleriyle çatışmayan kazanır. • Uzatılan savaştan yarar sağlayan millet yoktur. • Savaş sanatı bir devletin hayati derecede önemli hususudur. Yaşam ve ölüm arasındaki, emniyetli veya yok edici yoldur. Böyle olunca sorgulama konusu olarak hiçbir zaman reddedilmeye gelmez. • Kaosun ortasında bile her zaman bir fırsat vardır. • En büyük zafer savaş istemeyendir. • Rüzgar ve yakın nizamda orman gibi kayarak hareket et. hücumda ateş ve dağ gibi ol. • Düşman rahatladığında onları zora sok. hazır olduklarında açlığa mahkum et. yerleştiklerinde harekete zorla. • Kendi askerlerine sevgili oğlun gibi davran. Böylece onlar en derin vadide bile seni takip ederler. • Bir orduyu kuşattığında bir köşeyi serbest bırak. Ümitsiz ayağa çok sert basma. • Beş temel renk vardır ama birleştiğinde görülebilecek çok şey ortaya çıkar. • Aslında beş müzik notasından fazlası yok, ancak bu beş notadan duyulabilecek çok fazla melodi oluşur. • Beş temel tat vardır ama birleştiğinde çok fazla lezzet ortaya çıkar. • Savaşta kuvvetliye değil zayıfa saldır. • Yüz muharebede yüz zafer kazanmak hüner değildir. Düşmanı savaşmadan tesirsiz kılmak hünerdir. • Kimse onu nasıl yapabileceğini bilmeden zafer kazanamaz. • Zeki bir savaşçı sadece kazanmayı değil bunu nasıl kolay yapacağını bilir. • Kim savaşacaksa maliyeti o karşılar. • Erdemli olmak düşmanı beklemektir, beklemiyorsan muzaffer olursun. • Eğer düşmanı biliyorsan kendini biliyorsundur, zaferin şüphe götürmez. Eğer gökyüzünü ve dünyayı biliyorsan zaferin tamamlanmış olur. • Muharebe ustası düşmanı hareket ettirir, kendisinin hareket ettirilmesini önler. • Uyandır onu ve aktivite ve hareketsizliğin yeterliliğini öğren, ona kendini göster böylece dayanıklı noktalarını bul. • Hiddet mutluluğun zamanla değişimidir, öfke durumla yaratılabilir. Bir krallık imha edildiğinde tekrar ortaya çıkamaz, ölüm onu yeniden hayata getiremez.

Bütün bunlar gösteriyor ki Türk Ordusu geçmişinden gelen tecrübe ve günümüzdeki donanımı ile her türlü iç ve dış düşmanları alt edip hakkından gelecek durumdadır. Allah Ordumuzu korusun ve milletimizle beraber muzaffer kılsın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir