GOG ve MAGOG

 Büyük Savaş

buyuk ortadogu projesi bolunmus turkiye haritasi buyuk israil arz-i mevud  vaad edilmis topraklar - Antalya TV

Armageddon (Arapça, Latince: Armagedōn, Eski Yunanca: Ἁρμαγεδών Harmagedōn, İbranice: har məgiddô) ya da Melhâme-i Kübrâ, dini kaynaklarda Dünya’nın sonu geldiğinde yapılacağı söylenen büyük kıyamet savaşının adıdır.

Etimoloji

Har sözcüğü İbranice’de dağ anlamına gelir ve Megiddo ise Megido Dağı’ında bulunan eski bir kentin adıdır. Megiddo için gerçek anlamda dağlık bir yer olduğu söylenemez, çünkü yüksekliği çevresiyle kıyaslandığında 30 metreyi bile bulmaz. Tarih boyunca birbirlerinin üzerine kurulmuş kentlerin oluşturduğu bir höyük durumundadır.

Hristiyanlık’ta Armageddon

Kitab-ı Mukaddes’in Vahiy bölümünde geçen Armageddon sözcüğü Museviler’den daha çok Hristiyanlar için önem taşır. Museviler, İsa’yı Atanmış Kral ya da Mesih olarak kabul etmez ve başka bir Mesih beklerler. Bu nedenle Armageddon’la ilgili kavramlar Kitab-ı Mukaddes’in tümü için geçerli olsa da, Vahiy kitabındaki anlatımlar Museviler için geçerli olmaz.
“Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı’na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm.
Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her şeye gücü yeten Tanrı’nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar. ……Üç kötü ruh, kralları İbranice Armageddon denilen yere topladılar. Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, “Tamam!” dedi. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı. Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil’i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi. Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu. İnsanların üzerine gökten tanesi yaklaşık bir talant (Yaklaşık 20,4 kg) ağırlığında iri dolu yağdı. Dolu belası öyle korkunçtu ki, insanlar bu yüzden Tanrı’ya küfrettiler.” Vahiy 16: 12-21

Arz-ı Mev'ud nedir? Detaylı HARİTASI | Vadedilmiş Topraklar ne demek,  neresi, nereleri kapsar?

İslam’da Melhame-i Kübra
(Büyük Savaş)

İslam’da Melhame-i Kübra olarak bilinen savaş ile Hristiyanlık ve Musevilikte Armageddon olarak bilinen savaş terminolojide aynı şeyi ifade etmektedir.
Aralarındaki temel fark beklenen bu savaşın genel içeriği ile ilgili üç farklı dinin yaklaşımıdır. İslam’da bu savaşın Hatay ilinde bulunan Amik ovasında; Hristiyanlık ve Musevilikte ise Megiddo dağının eteklerinde olacağına inanılmaktadır. “Megiddo dağının etekleri”nden Amik ovasının kastedilip kastedilmediği ise net değildir.
İslam inancında bu savaşın Mehdi’nin ilk zuhurunun olacağına ve Mesih’in bu savaşta yer almayacağına inanılırken; Hristiyanlık ve Musevilikte savaşın Mesih’in önderliğinde yapılacağına inanılmaktadır.
İslam’da Deccal denilen büyük fitneden bahsedilirken, İslam Peygamberi Muhammed’den önceki bütün peygamberlerin ümmetlerine bundan bahsettiğini bildirmiştir. Deccal dünyaya şerri hakim kılmak için savaşacak ve “Rablık” iddiasında bulunacaktır. İslam kaynakları 70.000 Yahudinin Deccal’e tabi olacağını yazar.
Deccal’in çıkışı ve İsa’nın ikinci defa yeryüzüne inmesinden önce Mehdi’nin çıkışı olacaktır. Bu çıkışın hemen öncesinde çok büyük ve çok kanlı bir savaş olacaktır. Bu savaşın gerçekleşeceği yer atların diz kapaklarına kadar kana gömüleceği haber verilen Amik Ovası’dır. Burada 80 tümen İslam ordusu ile 80 tümen küfür ordusunun yani bir milyona bir milyonluk iki ordunun birbirleriyle savaşacağı inanılmaktadır.
Bu ordunun komutanlığını Mehdi yapacak ancak kendisinden çok az kişi haberdar olacak, herkesçe bilinmeyecektir. Amik Ovası [Amanos Dağları]nın eteklerinde yer almaktadır.

Dini yorumlar

Türkiye'nin Kürt Sorunu Yoktur Kürt Görünümlü Yahudi Devleti Sorunu Vardır  - Savunma | Havacılık | Teknoloji | Analiz | Politika

 

Armageddon’da savaşacak olanlar gökteki “Atanmış Kral” (Mesih) ile onu izleyen, emrindeki meleklerden oluşan göksel ordulardır. Karşılarında olanlar ise, İsrail’in de aralarında olduğu “bütün dünya kralları”dır.
Musevi inancı İsa’yı Mesih olarak kabul etmediği gibi, onlar açısından Kitabı Mukaddes’in Malaki kitabından sonraki kısımları da geçersizdir. Bu açıdan da Armageddon sözcüğünün günümüzdeki İsrail kavramıyla bir ilgisi yoktur. Çünkü Armageddon savaşını ele alan Vahiy kitabı, Tevrat’ta değil İncil olarak adlandırılan kısımda yer alır.
Ayrıca, Kitabı Mukaddes’te geçen İsrail, Siyon, Yeruşalim gibi sözcükler, İsa’dan sonraki dönemde yalnızca gökteki asıllarını simgelemek amacıyla kullanılırlar ve ne yeryüzündeki İsrail devletini ne de harfî anlamıyla İsraillileri kapsar. Ayrıca Armageddon için Tanrı’nın Savaşı olarak da söz edildiğinden anlamı daha geniştir. Dünya’nın Sonu ifadesi ise dünya sözcüğüyle neyin kastedildiğiyle ilgilidir. Dünya hem Yerküre için, hem de üzerindeki insanlar ve düzen için kullanılan bir sözcüktür. Vahiy kitabındaki kastedilen dünya, Dünya’nın üzerindeki eski düzenin taraftarları olan insanlardır. Vahiy kitabına göre ortadan kalkacak olan “önceki düzen”dir.
Armageddon sözcüğü esas olarak kesin zaferi anlatmak için kullanılan bir terimdir. Dünya’nın eski düzeninin ortadan kalkacağına ilişkin güvenceyi perçinlemek amacıyla kullanılan bir sözcüktür. Çünkü geçmişte Megiddo’da yapılan her savaş daima bir tarafın tam zaferi ve diğer tarafın tam bir yenilgisi şeklindedir.
Vahiy kitabı Armageddon’a doğru oluşacak olayları da anlatır. Armageddon Savaşı öncesinde gerçekleşmesi gereken bir olay, Büyük Babil’in yok edilmesidir. Büyük Babil, Vahiy kitabında “Büyük Kent” olarak adlandırılır. Büyük Babil için aynı zamanda “Fahişe/Dünya fahişelerinin anası” ifadesi kullanılır. Buna göre Büyük Kent, Büyük Babil ve Fahişe aynı anlama gelir. Vahiy kitabındaki anlatımların simgelerle yapıldığı Vahiy 1:1’de belirtilmiştir. Bu nedenle buradaki anlatım simgeseldir ve fahişelik yapan gerçek bir kadını kastetmez. Bu fahişenin, dinsel bir fahişe ve iğrençlikler yapan biri olduğu açıklanır. Burada dinlerle ilgili olarak fahişe kavramının kullanılmasının nedeni, Tanrı’ya ait olduğunu iddia eden dinlerin siyaset ve ticaretle, dolayısıyla dünyayla iç içe olmasıdır. Büyük Babil olarak da adlandırılan bu fahişe, kocasının dışında başka erkeklerle ilişki kuran bir kadına benzetilir.
Vahiy kitabının diğer kısımları, bu fahişenin yeryüzündeki bütün Babil kökenli dinler olduğunu gösterir. Bu şekilde, sahte dinlerin kökeninin Babil Kulesi’nin yapılış zamanlarına gittiği de belirtilir. Babil Kulesi’nin yapımının engellenmesi ve insanların farklı diller yüzünden bölünmesiyle Şinar Ovası’ndan göçü, Peleg’in (Peleg: bölünme) doğduğu yıl olan MÖ 2269 yıllarıdır (bknz.: Başlangıç 11. bölüm). İnsanların yeryüzüne dağılmasına neden olan bu büyük göçle, aynı zamanda insanların dinsel inançları da gittikleri her yere dağılır. Birbirlerinden farklı gibi görünen bu dinler Kitabı Mukaddes’e göre Nimrod’la ve Babil Kulesi ile başlamıştır ve özde aynı sahte inançlara sahiptirler.
Vahiy 17:14’te ifade edilen “Kuzu’ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı’dır.” sözü doğrudan Armageddon savaşıyla ilgilidir. Burada kuzu olarak kastedilen kişi Atanmış Kral’dır. Mesih sözcüğü Atanmış Kral anlamına gelir. Atanmış Kral İsa’nın gökteki adı Mikael’dir ve kendisine verilen görevi yerine getirmek amacıyla Armageddon Savaşı’nı başlatacaktır. Ancak, öncelikle bu savaş başlamadan önce “Yedi başlı, on boynuzlu kırmızı canavar” ile simgelenen Birleşmiş Milletler ve buna bağlı tüm uluslar “Büyük Babil”e saldırarak dünyadaki bütün sahte dinleri ortadan kaldıracaktır. Bu şekilde Armageddon Savaşı’ndan önce, Babil Kulesi’nin yapılışıyla ortaya çıkıp, Babil’den göçle bütün dünyaya yayılarak gelişip çeşitlenen tüm Babil kökenli dinler yok edilmiş olacaktır.
Bu olayın başlaması için gerçekleşecek işaret, ulusların belirgin bir şekilde yapacakları “barış ve güvenlik” ilanı olacaktır. Uluslar bu ilanı yaparak dünyanın sorunlarını çözme yolunda başarılı olduklarını iddia etmiş olacaklar. Ancak bu barış ve güvenlik ilanı, hiçbir şekilde ulusların Dünya’nın sorunlarını gerçekten çözdükleri anlamına gelmeyecektir. Bu olay “Büyük Sıkıntı” adı verilen bir dönemin başlangıcını oluşturacaktır. Büyük Sıkıntı’nın zirvesi ise Armageddon Savaşı’dır. Bu savaş yalnızca Canavar 666’yı ve Canavar’ın düzeninin sürmesini yeğleyen insanları yok etmekle kalmayacak, aynı zamanda Şeytan ve cinleri de yakalanarak 1000 yıl hapsedilecekleri “Uçuruma” atılacaklar, Armageddon Savaşı böylece sona ermiş olacaktır.
Kitab-ı Mukaddes’e göre, Armageddon eski düzenin sonu ve yeni düzenin başlangıcını oluşturan bir dönüm noktası olacak, Atanmış Kral (Mesih) Armageddon’dan sonra yeryüzünde 1000 yıl kral olarak hüküm sürecektir. Kitabı Mukaddes’e göre Armageddon’da hayatta kalacak insanlar, Atanmış Kral’ın yönetiminde Yeryüzünü cennete çevirecekler ve eski dünyanın bütün dertlerinden uzak sonsuz bir yaşama kavuşmuş olacaklar.
Armageddon Savaşı eski düzenin yeryüzüne çevre kirliliği, türlerin yok edilmesi, savaşlar, terör gibi çeşitli şekillerde verdiği tahribatı engellemek ve Dünya üzerindeki düzeni ve yaşamı insanlar için yaşanabilir kılmak amacıyla tamamen yenilemek için yapılan son savaştır. Armageddon’dan sonra bir daha savaş olmayacak, tersine yeryüzünde tam bir barış ve güvenlik hüküm sürecektir. Armageddon’da olacaklardan bazıları şu şekildedir:
Gökteki güçler (Şeytan ve cinleri) cezalandırılacaklar.
Yerde insanlar cezalandırılacaklar.
Armageddon Savaşı’na Şeytan’ın ulusları Tanrı’ya karşı kışkırtması yol açacak. Harfi İsrail’in de içinde olacağı tüm uluslardan oluşan bir koalisyon, Magoglu Gog önderliğinde mecazi İsrail’e karşı dünya çapında bir saldırı başlatacak.
Uluslar masaradaki üzüm gibi çiğnenecekler.
Armageddon’da doğa güçleri de kullanılacak.
Kurtulanlar olacak

.ABD ikiyüzlü oynuyor! Arz-ı Mev'ud hedefi yakın - PressTurk

Armageddon’un Zamanı ve Belirtileri

Armageddon’un başlayacağı zamanın işaretleri Kitabı Mukaddes’te verilmiştir. Ancak bu işaretler çoğunlukla gerçekleşecek olaylar şeklindedir. Sayı olarak verilen işaretler ise, Armageddon’un tarihini vermeyi amaçlamaz. Yine de alamet ilgili olayların zamanı, Kitabı Mukaddes’in tümünün birlikte değerlendirilmesiyle anlaşılır. Nebukadnezar’ın gördüğü rüyadaki heykel ve daha sonra Daniel peygamberin rüyetlerde gördükleri bu zamanların anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar. Burada anlatılanlar Canavar 666’yı oluşturan unsurların hangi sırayla birbirini takip edeceğine ilişkindir. Nebukadnessar rüyasında bir heykel görür ve Daniel peygamberin yorumuna göre heykelin altından olan başı Babil’dir. Daha sonra ise sırasıyla başka krallıklar dünya egemenliğinde öne geçeceklerdir.
Babil’i sırasıyla Med-Pers, Yunan, Roma izleyecektir.
Heykel’in ayaklarıyla ikili yapıya sahip bir dünya gücünün egemenliği anlatılır. Bu ikili yapıdaki dünya gücü son dünya gücü olarak yerini alacaktır. Rüya’nın devamında Tanrı’nın dağından kopan bir taşın heykelin ayaklarına çarparak heykeli tümüyle parçalayıp yok ettiği anlatılır. Heykel’in ayaklarının ikili yapıda ortak bir dünya gücünü oluşturan Britanya ve ABD olduğu yorumu vardır. Daniel’in yaşadığı dönemde ilk dünya gücü olan Mısır ve ikincisi olan Asur imparatorlukları devirlerini tamamladıklarından, heykel ve hayvanlarla temsil edilen dünya imparatorlukları Babil ile başlar. Bütün bu imparatorluklar toplam olarak yedidir ve Vahiy kitabındaki “Denizden çıkan canavar”ın yedi başını oluşturur.
Sıralaması

balkon kapı hissetmek arz i mev ud nedir - realplanter.org

(1) Mısır, (2) Asur, (3) Babil, (4) Med-Pers, (5) Yunan, (6) Roma, (7) Britanya-ABD’dir. Nebukadnessar’ın gördüğü başı göklere erişen devasa bir ağaçla ilgili rüyasında zamanlar da söz konusudur. Burada verilen zaman simgesel bir yedi vakittir. Buradaki ağaç ve bu ağaçla temsil edilen Nebukadnessar, asıl olarak Tanrı’nın Egemenliği’ni temsil etmektedir. Nebukadnessar’ın yedi vaktin sonunda krallığını geri aldığı gibi, Tanrısal Krallık da insanların elinden geri alınacaktır. Bu rüya ile eski İsrail’de Yahuda krallığının sona erdiği tarihten itibaren geçecek bir yedi vaktin olacağı ve bu vaktin sonunda ise, ağacın yeniden filiz (Krallık Filizi) vereceği anlatılır. Yahuda Krallığı Babilliler tarafından ele geçirilir ve bir süreliğine daha İsrailli krallar tarafından yönetilir. Ancak bu krallar Babil imparatorluğunun vasal kralları olarak hüküm sürerler. Bu nedenle Yahuda krallığı, Yeruşalim’in surlarının Babillilerce yıkıldığı ve İsraillilerin sürgüne gittiği MÖ 587 yılından 20 yıl önce, MÖ 607’de ortadan kalkmış olmaktadır. Burada önemli olan tarih Yeruşalim’in surlarının yıkılış tarihi değil, Yahuda krallığının sona erdiği tarihtir. Vahiy kitabı 3,5 vakitten 1260 gün olarak söz ettiğinden, yedi vaktin 2520 gün olduğu tespiti yapılır (3,5 + 3,5 = 7), (1260 + 1260 = 2520) ve gün kavramı Kitabı Mukaddes’teki başka sözlere dayanılarak yıl olarak hesaplandığında 1. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına varılır. Mö. 607 ve Ms 1914’ün bitmiş yıllar olmadığı, ayrıca sıfır yılının da olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, bu süre toplamda 2520 yıl eder. Eğer bu 7 vakit (2520 gün) yalnızca harfi anlamda hesaplanacak olsaydı, bu durumda sadece 7 yıl olacak ve MÖ 600 yılını işaretlemiş olacaktı (MÖ 607 – 7 = MÖ 600). Nebukadnessar’ın rüyasındaki ağaç ile Atanmış Kral olarak İsa’nın ikinci gelişi birbiriyle doğrudan ilişkilidir.
Çünkü konuda, Canavar’ın süresinin bitimine yakın zamanlarda İsa’nın Atanmış Kral olarak yetkisini kullanmaya başlayacağı anlatılır. Bu dönem İsa’nın Atanmış Kral olduğu “son günler”dir. Son günlere ilişkin olarak ise, öğrencilerinin İsa’dan kendilerine söylemesini istedikleri belirtiler – alametler bu dönemin nasıl olacağını gösterir. İsa Atanmış Kral olarak yetkisini kullanmaya hazır olduğu dönemin başlıca işaretlerinin savaşlar, kıtlıklar, depremler ve salgın hastalıklar olacağını söyler. Ayrıca kötü bir insan soyu da alametin bir parçası olacaktır. İsa ikinci gelişinin alametiyle ilgili bilgileri halka değil, kendisinden bu konuda bilgi isteyen öğrencilerine vermişti. Bu nedenle Armageddon’dan önce geçip gitmeyecek olan nesil ile kastettiği kişiler de bunlardı. Atanmış Kral Armageddon öncesinde bütün insanlarla ilgili olarak bir yargıda bulunacak ve buna göre insanlar ölüm ya da yaşam için işaretlenecekler.
Olayların Sırası

Muslim Port on X: ""...Asıl hedef nedir? Türkiye'dir! Türkiye'nin  parçalanması, yumuşak lokma yapılması ve Arz-ı Mevud'un bir parçası olması  dolayısıyla da İsrail'e katılması husundaki planlar harıl harıl  yürütülmektedir." | Milli Görüş lideri

İsa’nın Atanmış Kral olarak hazır bulunuşu: İsa’nın Daniel kitabına göre Atanmış Kral olarak tahtına geçişi arasındaki 2520 yıllık dönemin bitişidir MÖ 607. Bu tarihten itibaren son günlerin belirtilerinin – alametinin görüldüğü bir dönemin oluşması. Belirtilerin tümü birden aynı dönemde meydana gelecek ve hepsi tek bir alameti oluşturacaktır. Benzer şekilde geçmişte de olmuş savaşlar, kıtlıklar, depremler, salgın hastalıklar, yozlaşmış bir insan toplumu, yeryüzünün kirletilmesi şeklindeki belirtiler, tümü birden aynı dönemde gerçekleşmediği için alameti oluşturmazlar. Bu dönemdeki “bütün bu olayları(alameti)” gören bir neslin tümü ölüp, gitmeden son gelecektir. Ancak İsa’nın burada söz ettiği nesil tüm insanlarla ilgili değildir. Çünkü İsa bu sözleri söylediğinde yalnızca kendi takipçilerine hitap etmiş ve gelecekte onlarla aynı konuma sahip olacak olan takipçileriyle ilgili bilgi vermiştir. Bunlar 144.000 kişi olarak adlandırılan bir gruba ait bireylerdir ve söz konusu nesil bunlarla ilgilidir.
Atanmış Kral’ın Krallığı hakkında duyuru yapılması: İncil sözcüğünün anlamı müjdedir ve Atanmış Kral’ın dünya yönetimini ve yeryüzü üzerinde yapacağı değişiklikleri kasteder.
Ulusların “barış ve güvenlik” ilanı yapmaları: Ulusların dünya sorunlarını halletme yönünde önemli ilerlemeler sağladıklarını iddia etmeleri. Bu iddialar yalnızca sözde kalacak ve gerçek bir “esenlik ve güvenlik” söz konusu olmayacak.
Ulusların Tanrı’nın yönlendirmesiyle sahte Babil dinlerini yok etmeleri: Barış ve güvenlik ilanının yapılmasıyla sahte dinleri yok etmek üzere belirlenen zaman gelmiş olacak.
Armageddon’da ilk saldırıyı uluslar başlatacak: Şeytan ve cinleri bütün ulusları Tanrı’ya karşı savaşmak üzere kışkırtacak. Şeytan ve cinlerin, Tanrı’nın kendisi için ayırdığı “koyun” türünden insanları yok etmek üzere bütün ulusları saldırıya geçirmesi Armageddon’un başlamasına yol açacak.

Armageddon’un başlaması

Arz-i Mev'ud'un Sirri | Mirasimiz Derneği

Tanrı’nın kendi toplumunu korumak için derhal harekete geçerek bütün bu ulusları tümüyle yok etmesi. Tanrı bunları yaparken Atanmış Kral İsa’yı (Mikail) ve melek ordularını kullanacak. Armageddon savaşı bütün Yeryüzü’nü kapsayacak ve şiddetli olacak; ancak Armageddon’un şiddeti Yeryüzü’nü bir daha yaşanmaz hale getirecek derecede olmayacak. Armageddon’da Şeytan ve cinleri yakalanıp 1000 yıl için “uçurum”a – “dipsiz derinliklere” (dipsiz kuyu) atılacaklar ve etkisiz kılınacaklar. 1000 yıllık dönemin sonunda ise Şeytan ve cinleri tamamen yok edilecekler. Atanmış Kral’ın 1000 yıllık yönetiminin başlaması: Armageddon’da yalnızca Atanmış Kral’ın tarafındaki insanlar sağ kalacaklar, diğerleri ise yok edilmiş olacaklar. Eski dünya düzeni ve destekleyicilerinin olmadığı yeni dönem, İsa’nın yeryüzünü iyiler için cennet haline getireceği göksel bir yönetim dönemi olacak. Atanmış Kral olan İsa’nın yanında 144.000 kişi kendisiyle birlikte yardımcı yöneticiler olarak hüküm sürecekler. Geçmişte ölmüş kişilerden birçoğu bu dönemde diriltilecekler ve bin yıl eğitim ve yardım alarak kusursuzluğa erişecekler. 144.000 kişinin en önemli görevlerinden biri yardımı sağlamaları olacak.

Türkiye yalnızlaştırıldı mı? - M5 Dergi

Canavar 666

Canavar Kitabı Mukaddes’de çeşitli şekillerde ifade edilir. Bazı kısımlarında Nebukadnezar’ın gördüğü rüyadaki heykel olarak, ayrıca Daniel’in rüyetlerde gördüğü çeşitli canavarlar şeklindedir. Canavar olarak ifade edilen kavram, Kitabı Mukaddes’in dışındaki çeşitli kaynaklarda birçok değişik sembollerle ifade edilirler. Bunların en başta gelenleri aşağıdaki simgelerdir. Bunların tamamı Canavar 666’ya denk kavramları oluştururlar:
İştar ve İştar’la aynı kimliğe sahip olup ancak farklı adlar taşıyan bazı tanrıçalar: Astarte, Artemis, İsis, Kibele, Venüs vd.
Alttaki düz piramit: Bu piramitin üst kısmı hariç, üstü kesik olan alt kısmı. Bu kısım Piramit 32 olarak adlandırılır. 2 x 16 (216) şeklinde de ifade edilir.
Beş Köşeli Yıldız: Venüs (Zühre) gezegenini simgeler. Venüs Dünya ile Güneş arasındadır ve bazı özellikleri nedeniyle İştar’ın simgesidir.
5 ve 50 sayıları: 5 sayısı 10 sayısının yarısıdır. 10 sayısı dünyayla ilgili tam olma durumunu simgeler. Alttaki düz piramit (5) ve üstteki ters piramit (5) toplamda 10 eder.
3 ve 33 sayıları: Alttaki düz piramiti simgeler.
Çapraz kare: Alttaki düz piramitin tabanını simgeler ve çapraz şekildedir. Bu şekil kutuplara göre köşeleri + şeklini verir. Lakşmi yıldızındaki iki dörtgenden bir tanesidir.
Dört Köşeli Yıldız: Dörtgen şeklin kenarlarının inceltilerek yıldız şekline getirilmesinden oluşur. Şekli haça benzese de haç değildir.
Pusula: Pusula Gülü olarak da adlandırılır. 32 yönü gösterir. 32 olmasının nedeni 33. derecenin Marduk’a ait olmasındandır. (Alttaki piramit: 1 Marduk + 32 = 33) Bu şekilde üst ve alttaki piramitlerdeki 2 adet 33 toplamda Marduk’un sayısı olan 66’yı verir.İsraİl'İ DoĞuran Hareket Sİyonİzm 1 | Mirasimiz Derneği
Satranç tahtasındaki 32 piyon: Damalı zemin iki piramitin iç içe geçmiş durumunu simgeler. Her iki piramitin toplam sayısı 64’tür ve bunlardan alttaki piramite ayrılmış alan 32’dir. İki adet 16 ile rakip devletler temsil edilir ve bunların birbiriyle yaptıkları savaşlar “Kaos düzeni”nin en önemli kısmını oluşturur.
Yeni Dünya Düzeni: Nimrod’la başlayan düzenin adıdır. Üç temel alanı, siyaset, ticaret ve Babil dinidir.
Gül: Özellikle kırmızı gül İştar’ın simgesidir. Kırmızı renk İştar’ın rengidir. Kırmızı rengi ve dikenleriyle birlikte kan dökme özelliğini gösterir.
Kalp Sembolü: Kalp sembolünün üst kısmı İştar’ın kalçalarını simgeler. Kalp sembolünün alt kısmı Marduk’un küreği şeklindedir.
Bu simgeler çoğu zaman Marduk ve Marduk’un diğer sıfatları olan Tammuz ve Baal’a ait simgelerle birlikte kullanılırlar. Bu şekilde ikili bir yapı ortaya çıkar. Bu durum iki sevgili şeklinde gösterilir. Baal ile Astarte, Haç ile Gül (Gül Haç), Lale ile Gül, Piramitin kesik üst kısmı (1 Marduk) ile piramitin kesik alt kısmı (32’yle temsil edilen Canavar 666) ya da Çift Başlı Kartal ile Piramit 32 gibi çeşitli eşleştirmeler bunlar arasında yer alır. Bütün bunların doğrudan anlamı ise Marduk adıyla Şeytan ile dünyayı yönetmek için kullandığı Dünya Düzeni’dir ve buna “Yeni Dünya Düzeni” de denir. Bu düzenin başlıca üç temel alanı siyasal, ticari ve dinsel unsurlardır. Ancak Kitabı Mukaddes Armageddon’da yok edilinceye kadar bu Dünya Düzeni’nin sürmesine izin verildiğini ve Tanrı’ya ait şeyler dışında karşı gelinmemesi gerektiğini söyler.
Bunun nedeni eksik ve kusurlu da olsa bir düzenin olmasının, hiçbir düzenin olmadığı bir kargaşa ortamından daha iyi olmasıdır. Çünkü bu durumda, otorite boşluğundan dolayı hayat tamamen yaşanmaz bir duruma gelebilecekti. Bu yüzden siyasal yapılar yaptıkları toplumsal hizmetler nedeniyle “Tanrı’nın hizmetçisi” olarak da adlandırılır.
Baş kaldıran ve asi sözcükleri Marduk’un, karşı gelen ise Şeytan sözcüğünün anlamını oluşturur. Bu şekilde her iki ifade de aslında aynı kişiyi kasteder.
Ancak Şeytan sözcüğü çok açık bir şekilde kullanıldığından birçok yerde bu sözcük yerine Marduk sözcüğü kullanılır. Marduk ve Şeytan sözcükleri anlam olarak fark taşımazlar. Ayrıca Marduk sözcüğünün ilk harfi ile ilk iki harfi kullanılarak birçok farklı kullanım alanı bulunmaktadır. Tıpkı alttaki piramitin tersi olan ve V harfiyle temsil edilen üstteki bir piramitin olması gibi, Marduk’un M harfinin tersi olarak da W harfi üstteki ters piramiti simgeleyen V harfiyle birlikte kullanılır. Lale şekil olarak W harfini verir ve ters duran bir lale de M harfinin karşılığıdır. M ve W harfleri Marduk’u yani Şeytan’ı simgeler. Budizmde kutsal sayılan Aum sözcüğü seslendirilirken vurgulananan asıl harf yine M harfidir.
Müslim, Kitabü’l-Fiten: 124.
Ravi: Ebud-Derdâ – Râmûz el-Ehàdîs, 74/3, Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhanevî

HUNLAR: GOG VE MAGOG

Günümüzde dört ana yolu belirlemek istediğimizde cep telefonumuzu kullanarak neresinin kuzey veya güney olduğunu rahatça tespit edebiliriz. Tabi bizim kuzey diye algıladığımız yer aslında magnetik kuzeydir. Fakat acaba Kutsal Kitap dünyasında bu yönler nereyi işaret ediyordu?
Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda yapabileceğimiz en büyük hatalardan bir tanesi kendi dünyamızı ve dünya görüşümüzü binlerce yıl önce yazılmış olan bir kitap’ın içine okumaktır. Zira, binlerce sene önce yaşamış ve yazmış olan insanların dünya görüşü ve yön algıları bizden çok farklıydı.
Şöyleki, Kutsal Kitap’ın dünyasında eğer İsrail’in kuzeyi Anadoludur, Batısı Afrikadır, Doğusu Mezopotamyadır, Güneyi Arap yarımadasıdır diye düşünüyorsanız bahsettiğim hatayı işleyenlerdensiniz demektir!
Binlerce sene önce yaşamış olan Demir çağ Yahudilerinin esas yönleri magnetik hesaplamalara göre değil, İsrail’den dünyanın geri kalanına açılan ticari rotalar ile hesaplanırdı. Birazdan bunun detaylarını ayetlerle göreceğiz. Ama özetlemek için söyle anlatalım: Batı rotası Anadolu ve Akdeniz dünyasına, güney Negev rotası Mısır ve Afrika’ya, doğu rotası Şeria Irmağının doğusundan Arap yarımadasına, kuzey rotası ise Mezopotamya dünyasından Pers topraklarına kadar uzanan bölgeyi kapsardı.
Şimdi isterseniz metinden örneklere bakalım…

KUZEY
(Asur, Babil, Pers toprakları)

“RAB elini kuzeye doğru uzatıp Asur’u yok edecek. Ninova’yı viraneye, çöl gibi kurak bir alana çevirecek” (Sefanya 2:13).
“Egemen RAB şöyle diyor: Krallar kralı Babil Kralı Nebukadnessar’ı atlarla, savaş arabalarıyla, atlılarla, büyük bir orduyla kuzeyden Sur’a getiriyorum” (Hezekiel 26:7).
“Uluslara duyurun, haberi bildirin! Sancak dikip duyurun, hiçbir şey gizlemeyin! ‘Babil ele geçirilecek’ deyin…Çünkü kuzeyden gelen bir ulus [Persler] ona saldıracak,Ülkesini viran edecek” (Yeremya 50:2-3).
Daniel 11’de bahsi geçen “Kuzey Kralı” tarih uzmanlarınca göre Mezopotamya ve Pers topraklarına hakim olan Seleukos hanedanlığını kast etmektedir.

GÜNEY
(Mısır ve Afrika Kıtası)

“Sonra kona göçe Negev’e doğru ilerledi.” (Yaratılış 12:9) [İbrranice’de Negev; “Güney” kavramıyla değişimli kullanılmaktadır] Bu göç ile İbrahim Yaratılış 13:1’de Mısır’a varır.
Daniel 11’de bahsi geçen “Güney Kralı” tarih uzmanlarınca göre Mısır merkezli Ptolemaios hanedanlığını kast etmektedir.
BATI (Anadolu ve Akdeniz Dünyası)
“Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak. Batıda sınırınız bu olacak” (Çölde Sayım 34:6).
Tifsah’tan [Gr. Thapsacus, Gaziantep ve Adıyaman arasında bir yer olduğu düşünülüyor] Gazze’ye kadar, Fırat Irmağı’nın batısındaki bütün krallıkları Süleyman yönetiyordu (1. Krallar 4:24).
“Batıda Levo-Hamat’ın karşısındaki noktaya dek Akdeniz sınır oluşturacak. Batı sınırı bu olacak” (Hezekiel 47:20).

DOĞU
(Arap Yarımadası)

“Midyanlılar, Amalekliler ve öbür doğulu halklar topraklarına girip 4 ordugah kurarlardı” (Hakimler 6:3). Midyanlılar ve Amaleklilerin toprakları Arap yarımadasında bulunmaktaydı.
“Babil Kralı Nebukadnessar’ın bozguna uğrattığı Kedar ve Hasor krallıklarına ilişkin RAB şöyle diyor: “Kalkın, Kedar’a [Nebatilere komşu bir Arap krallığı] saldırın, Doğu halkını yok edin” (Yeremya 49:28).
Bu bağlamda birkaç öneri sunmak isterim. Bunların biri doğudan gelen ve İsa’yı ziyaret eden yıldızgilimcilerle ilgilidir. Eğer ki doğu ile Arabistan yarımadası kastediliyorsa bunu yansıtan ve tezi destekleyen ipuçlar da görmemiz lazım. Nitekim bu olguyu doğrulayan ipuçları, müneccimlerin İsa’ya sunduğu hediyelerde gözlemlemekteyiz: Altın, mür, ve buhur.
Kutsal Kitap metnine göre (bkz. 1.Krallar 9:28, 10:2, Eyüp 28:16) altın üreten merkezler sırasıyla; Arabistan (Kuzey Bölge), Saba (Yemen) ve Opfir dir (Arabistan’ın doğu bölgesi). İsa’nın döneminde Mür ve Buhur ise, sadece güney Arap yarımadasında (Yemen’de) bulunan ağaçlardan elde edilebilirdi. Filistin doğumlu Şehit Justin, erken dönemin en önemli Kilise babalarındandır. Kendisi M.S. 160 senelerinde Trifo ile yazışırken, şu ifadeleri kullanır: “Arabistan’dan gelen yıldızbilimciler çocuğa secde ettiler ve sonrasında kendisine mür, buhur, ve altın sundular” (Dia.Tri. LXX ve LXXVIII).
Justin’in Matta’da geçen “doğu” ifadesini böyle yorumlaması, Yahudiler tarafından doğunun Arabistan olarak algılanmasının başka bir göstergesidir. Klement ve Tertullian gibi başka önemli Kilise babaları bu görüşü de tasdik ederler.
Yeşaya, 60 Kral Mesih’in gelişini müjdelerken, gene Arap yarımadasından gelecek olan ziyaretçiler ve armağanlar işaretlemektedir. Özellikle Midyan, Efa, Saba, ve Kedar’ın birlikte ele alınması bu Arabistan tezini doğru olabileceğine işaret ediyor:
“Deve sürüleri, Midyan’ın ve Efa’nın deve yavruları “Senin” topraklarını dolduracak. Bütün Saba halkı geliyor, altın ve günnük getiriyor, RAB’bin erdemlerini ilan ediyorlar. Kedar’ın bütün sürüleri sana gelecek, Nevayot’un koçları senin buyruğunda olacak, sunağımın üzerinde kabul edilen sunular olarak sunulacak. Böylece görkemli tapınağımı daha görkemli kılacağım” (Yeşaya 60:6-7).
Şimdi Gog ve Magog meselesi üzerine yoğunlaşmak isterim. Devam etmeden önce bunu sadece bir tezden ibaret olduğunu belirteyim. Gog ve Magog’un neresi olduğu bilinmemektedir. Birçok hipotez önerilmiştir ama bunları destekleyen pek bir veri yoktur. Bazı tarihçiler Gog ismini Lidya kralı Gyges ile bağdaştırmaya çalışsa da, işin gerçeği, bu bağlantı isim benzerliğinden öteye gitmiyor. Peki o zaman Gog veya Magog nereyi kastedebilir?Siyonist İdeoloji ve Teşekkülü, Dosya / İsrail Sorunu Mustafa Özcan |  Kriter Dergi
Hezekiel 38 Gog ve ordularının “uzak kuzeyden” geleceğini belirtmektedir: “Bu yüzden, ey insanoğlu, peygamberlik et ve Gog’a de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: O gün halkım İsrail güvenlik içinde yaşarken bunu farketmeyecek misin? Sen ve seninle birlikte birçok ulustan oluşan tümü ata binmiş büyük bir kalabalık, güçlü bir ordu uzak kuzeyden geleceksiniz” (Hezekiel 38:14-15). Eğer Kutsal Kitap’ın dili ve anlayışına göre kuzey uç Pers toprakları olduğunu düşünürsek, “uzak kuzey”, bu toprakların arkasında yer alan Baktriya bölgesini (Günümüz Afganistan/Pakistan) ve ötesini kastettiğini söyleyebiliriz. Bazı Kutsal Kitap Atlasları Gog ve Magog’u Anadolu’da yerleştirmelerine rağmen, bu gözlemin hatalı bir kuzey yönü anlayışından olduğunu söyleyebiliriz.
İşin ilginç yanı tarih boyunca bu gizemli peygamberlik hep Orta Asya’dan gelen bir yıkıcı ordu olarak yorumlanmış. Birinci yüzyılda tarihçi Josephus Gog ve Magog’u İskitlerle bağdaştırmış. 7. yüzyılda Süryanicede yazılan İskender Efsanesi Gog ve Magog’u Hunlar olarak yorumlamış.
Keza aynı durum 7. yüzyıl Bizans tarihçisi Prokopius için geçerlidir. 10. ve 11. yüzyılda Hazarlar ile bağdaştıranlar vardı. 13. ve 14. yüzyılda Moğollar kendilerini Gog ve Magog olarak yorumluyorlardı ve bu kıyastan oldukça hoşlanıyorlardı. Uzakdoğuya seyahat eden Italyan Peder Riccoldo da Monte gözlemlerini şöyle özetler:
“Onlar kendilerinin Gog ve Magog’un torunları olduklarını iddia ederler. Bundan dolayı Mogoli denirler; bu, “Magogoli” kelimesinin bozulmuş halidir.”
Aslında, insanlar Gog ve Magog’u tarih boyunca istedikleri gibi, özellikle kendilerine tehdit oluşturacak kavimler olarak yorumlamışlardır. Bunun günümüze daha yakın bir benzerini soğuk savaş sırasında, Rusya’nın birçok Batılı ve özellikle Amerikalı tarafından Gog ve Magog olarak yorumlandığı dönemde de gördük. Tabi bu yanlışın bir kısmı Kutsal Kitap’tan yaptıkları okumalarda İsrail’in kuzeyinin Rusya olduğunu zannetmeleriydi. Diğer kısım isi görümlerden ibaret olan bu ayetleri kelimesi kelimesine yorumlamalarıydı.
Kutsal Kitap’ta farklı edebi türler olduğu için her edebi tür farklı bir şekilde yorumlanmalıdır. Bir tarih kitapı düz okumayla anlaşılıp yorumlanabilirken, şiirsel bir Mezmur düz okumadan ziyade daha çok mecazlar ışığında yorumlanması gerekmektedir. Benzer bir şeyi görümlerden oluşan (Apokaliptik) kehanetler hakkında söyleyebiliriz. Hezekiel ve Daniel gibi peygamberlerin döneminde bu kavimler varolmuş olsada, bugün yoklardır. Ve Kutsal Kitap’taki görümler sembolik bir dilde yazıldıkları için her ayetin arkasında kelime kelimesine düz bir yorum aramak hedefi de ıskalamak olur.
İncil’in son kitap’ı olan Vahiy 20:8’de Gog ve Magog tabiri fiziksel bir kavimden çok Tanrı ve seçilmiş Mesih’ine son günlerde savaş açacak, ve Şeytanın ruhu tarafından yönetilecek düşmanların geneline verilen bir isimdir.
Sonuç olarak şunu demek istiyorum, zamanınızı dünyada fiziksel bir düşman yaratmak veya aramakla kaybetmeyelim. Tek düşman var, o da Şeytan. Bize bu savaşta düşen rol kime ruhumuzu teslim edeceğimizdir: Kendi nefsimize ölerek Tanrı’nın ruhuna mı, yoksa bu dünyanın aldatıcı zevkleri ve nefsimizi yalanları arkasında sığınan Şeytana mı?Uluslararası Politika Akademisi – (UPA) – ARZ-I MEV'UD: VAAD EDİLMİŞ  TOPRAKLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir