DÜNYA BARIŞI ve İDEALİZİM

 

Kıymetli dostlarım; süper güçler önce insanlığı sömürü, kan ve vahşet içerisinde bırakıp sonrada “güya” barış güvercinliğine oynayıp, kendilerince çözümler sıralıyorlar. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.

İdealist bakış açısı dünya genelinde tüm düşmanlıkların sona erdiği ve tüm anlaşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulduğu bir barış düzeninin gerçekleşebileceğini ileri sürmüştür. Halkların kendi yönetimini tayin hakkını kazanması, ticari ilişkilerin geliştirilerek devletlerarası işbirliğinin güçlendirilmesi ve savaşa neden olabilecek anlaşmazlıkları çözebilen etkin bir uluslararası yargı sisteminin tesisi barış için temel unsurlardır. İdealizm geleneğinde fikir serdeden düşünürler, insan tabiatının barış içinde birlikte yaşamayı öğrenmeye müsait olduğunu değerlendirmiş, uluslararası sistemin barışçıl bir düzene doğru gelişme kaydettiğine kanaat getirmiştir. Halkların kendi yönetimini tayin hakkını elde etmesi ve uluslararası ticaretin gelişmesiyle devletleri savaşa sevk eden sebeplerin büyük ölçüde ortadan kalkacağı öngörülmüştür. Demokratik yönetimler ve devletlerarası teşkilatlar yaygınlaştıkça uluslararası ihtilaflar barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulabilecek, silahlı kuvvete başvurma seçeneği devre dışı bırakılabilecektir. Devletlerin sadece iç güvenliği sağlayan kolluk kuvvetleri bulundurması yeterli olacağından savaş için gerekli sürekli ordular da lağvedilebilecektir.Barış - Vikisöz

İdealizmin tasavvur ettiği nihai barışta savaş tamamen ortadan kaldırılabilecek, anlaşmazlıklar uluslararası hukukun üstünlüğünde devletlerarası teşkilatlar tarafından giderilebilecektir. İdealizm geleneğinde bütün halkların kendi yönetimini belirleme yetkisini haiz olması sürekli barışın sağlanması için önem arz etmektedir. Bu nedenle 19. ve 20. yüzyıllarda varlığını sürdüren imparatorluklar içindeki halkların bağımsızlığı İdealist düşünürler tarafından müdafaa edilmiştir. Dünya barışı için yeryüzündeki bütün halklar bağımsızlığını elde etmeli ve kendi kendini yönetebilecek idari teşkilata sahip olmalıdır. İmmanuel Kant’a göre devlet kendi iktidarını tayin eden bir toplulukla birlikte devlet statüsü kazanabilir. Bir devletin başka bir devletin hâkimiyeti altına girmesi sürdürülebilir barışı imkânsız kılmaktadır. Nitekim Kant’ın sürekli barışın tesisi için gerekli gördüğü dünya federasyonu kendi yönetimlerini seçebilen bağımsız devletlerden oluşmaktadır (Kant, 2005, 380-384). İdealist düşünürler uluslararası barışın devamı için ticari ilişkilerin işlevine işaret etmişlerdir. Genel olarak devletlerarası karşılıklı iktisadi ilişkiler özelde ise ticari bağlar devletleri barışçıl hareket etmeye sevk edebilmektedir. İdealizm serbest piyasa ekonomisinin dünya çapında geçerlilik kazanması ile ülkeler arasındaki ticaretin artacağını, devletlerin ortak menfaat temin ettiği bir dinamiğin var olacağını farz etmiştir. Karşılıklı ekonomik çıkarlar devletlerin savaş seçeneğine başvurma eğilimini zayıflatacak ve barışın muhafaza edilmesi yönünde irade göstermesini sağlayabilecektir. İdealist yaklaşımın öncülerinden ABD eski Başkanı Woodrow Wilson, dünya barışının gerçekleşmesi için tespit ettiği ve 1918’de Kongre’ye takdim ettiği 14 İlke arasında uluslararası serbest ticarete yer vermiştir. Wilson, küresel ölçekte barışın tesisi için uluslararası ticaretin önündeki engellerin tamamen kaldırılması gerektiğini beyan etmiştir (Wilson, 1996, 39). İdealizmin tasarladığı nihai küresel barış uluslararası hukukun üstünlüğüne dayalıdır. Hugo Grotius devletlerin barışın devamı için olduğu kadar çıkarları dolayısıyla da uluslararası hukuka bağlı kalması gerektiğini belirtmiştir (Grotius, 1996, 402-403). Kant, dünya barışı için gerekli gördüğü bağımsız devletler federasyonunun ancak uluslararası hukukun üstünlüğü ile mümkün olabileceğini değerlendirmiştir (Kant, 2005, 384-385). İdealist bakış açısına göre sürekli barış, uluslararası hukukun uygulandığı ve devletlerarası anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulabildiği bir uluslararası sistemi gerekli kılmaktadır. Bu sistem de kararları devletler üzerinde bağlayıcı olan bir uluslararası yargı mekanizmasının tesisi ile gerçekleşebilecektir. İdealist düşünürlerin öngördüğü kalıcı barışın diğer bir unsuru devletlerarası işbirliği ve devletlerin barış amaçlı müşterek irade geliştirebilmesine bağlıdır. İdealizm, dünya barışının devletlerin küresel çapta işbirliği yaparak ortak irade göstermesiyle sağlanabileceğini mütalaa etmiştir. Barışın tesisi tek bir devletin hegemonyasında mümkün değildir. Devletler topluluğu barışın tesisi ve korunması için birlikte hareket etmelidir. Woodrow Wilson, küresel barışın sürdürülebilmesi için devletlerin uluslararası teşkilatlar vasıtasıyla ortak çaba sarf etmesi gerektiğini ileri sürmüştür (Wilson, 1996, 40). Kant ise bağımsız devletlerin barışın yerleşmesi doğrultusunda ortak irade göstererek bir dünya federasyonu kurmasıyla sürekli barışın mümkün olabileceğini iddia etmiştir.( (Kant, 2005, 385)Barış temalı için 19 fikir | barış, çizimler, çizim

Uluslararası ilişkiler, savaşların sebeplerini araştırmak üzere ortaya çıkan bir disiplindir. İlk uluslararası ilişkiler bölümü, I. Dünya Savaşı’nın ardından 1919’da Galler’de Aberystwyth Üniversitesi’nde savaşın nedenlerini incelemek üzere açılmıştır. İki dünya savaşı arasında sayıları artan uluslararası ilişkiler bölümlerinde kalıcı barışın şartlarına ilişkin çalışmaların hareket noktası da savaşları önleyebilecek uluslararası düzenin nitelikleri olmuştur. Ancak özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletler’in kuruluşu ve Soğuk Savaş sonrası dönemdeki çözüm süreçleri ile barış odaklı çalışmalarda belirgin bir artış gözlenmiştir. Barış çalışmaları süreç içinde uluslararası ilişkilerin bir alt dalı hüviyetini kazanmış, barışa imkân tanıyan şartlardan farklı barış türleri ve derecelerine kadar pek çok yeni yaklaşım geliştirilmiştir.

Barış çalışmalarındaki mevcut çeşitlilik ve derinlik göz önünde bulundurulduğunda uluslararası ilişkiler teorilerinin barış yaklaşımlarının daha genel esaslara dayalı olduğu fark edilmektedir. İdealizm, Liberalizm ve aynı çizgideki diğer kuramlar uluslararası barışın belirli norm ve kuralların devlet özelinde ve devletlerarası düzeyde yerleşmesi ile sağlanabileceğini ileri sürmektedir. Realizm, güç ve menfaat kavramları etrafında ancak sınırlı ve izafi bir uluslararası barışın gerçekleşebileceğine ihtimal vermektedir. Marksist yaklaşımı temel alan yapısalcı bakış açıları, barışın tesisi için mevcut kapitalist dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılmasını gerekli görmektedir. Postyapısalcı yaklaşım ve eleştirel kuram ise pozitivist barış anlayışını sorgulamakla birlikte uygulanabilir bir barış modeli ortaya koyamamıştır.

Ne zaman ki; insanlık yaratılışta eşit ve aynı soydan geldiğini kabul eder, o vakit savaşlar sona erer. Saygılarımla.dünya barış günü #826031 - uludağ sözlük galeri

www.sirdergisi.com    Sır Dergisi Eylül 2021

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir