Dost Kalabilmek

Yaşam denen serüven inanın  çok kısa. Bizden önce nice uygarlıklar kavimler saltanatlar geldi ve gittiler. Hiç birinden mazinin ötesinde bir şey kalmadı. Birikimler, eserler ve mimarinin dışında. Sevdiklerimizi bile bizden ayıran ölüm hiç ayrım gözetmez. Demek ki geçici olan bu hayatta kalıcı olan tek ama tek gerçek şey muhabbettir. Muhabbetin var olabilmesi için temiz güzel samimi ve dostça izler bırakabilmemiz gerek. İnsan fıtratı gereği bulunduğu durumdan sıkılabilir veya arayış, farklılıklar içine girebilir. Bu da bulunduğu durumdan farklı ortam arayışına girmesidir. Bu durumlar evlilik, iş, arkadaşlık, komşuluk vs. uzayıp gider.

İçinde bulunulan bu ilişkilerden ayrılıp, sıyrıldığımız zamanlarda hukukumuz olan insanlarla tamamen bağları koparmayıp köprüleri atmayıp en azından zaman zaman arayıp( geçmişin hatırına) gönüllerini almamız ihtiyaçları olup olmadığını sormamız bir insanlık sorumluluğudur. Yüce dinimizin bir öğretisi de;  sövene dilsiz, vurana elsiz, gelmeyene gitmek ve üç günden fazla küs kalmamaktır. Aksi tavırlarımız sadece kendimize zulmetmektir. Düşmanımızın bile gıyabımızda bizim hakkımızda adil ve mert demesi kadar güzel ne olabilir ki? Her durum ve insanlar hoşumuza gitsin veya gitmesin, bizimle aynı düşünceyi paylaşmasa bile yaşam haklarına, düşünce özgürlüklerine saygıyla kalbimizi sıcak tutup dostluğumuzu bozmadan insancıl – bencil olmadan – olabilmek ne kadar huzur vericidir. Kavga kolay zor olan barışta kalabilmek. Yaşadığımız alemde  bütün canlılara dostum diyebilmek. Dostlarınız çok, düşmanınız hiç olmasın. Sağlıcakla  kalınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir