Sezai Karakoç’un Ardından

60'lı Yıllar, Edebiyat Ve Sezai Karakoç – Fikirname Dergi

Büyük Doğu Dergisi İle Tanışma

Sezai Karakoç, Ergani İlkokulu’nu bitirdikten sonra Maraş Ortaokulu’na kaydolur. Şairin Büyük Doğu ile tanışması da bu yıllara rastlar. Başarısıyla göz dolduran ve okulunda parmakla gösterilen Karakoç, bir cumartesi günü arkadaşlarıyla beraber vakit geçirmek isteğiyle çarşıya çıkar. Gezerken caddenin köşe başlarında, duvarlarında asılı büyük afişler dikkatini çeker. Afişlerde Büyük Doğu’nun yakın bir tarihte “bir nâr-ı beyzâ” gibi çıkacağı müjdelenmektedir. Karakoç, bu sırada on dört yaşındadır. İsmini ilk defa duyduğu derginin çıkışını sabırsızlıkla bekler ve bir bayiye sınırlı sayıda dağıtılan Büyük Doğu’yu temin eder. Aynı zamanda bir arkadaşı aracılığıyla Büyük Doğu’nun önceki sayılarını da gözden geçirme fırsatını bulur. Karakoç bütün bu okumalar sonucunda tarifi mümkün olmayan bir hayret ve sevinci bir arada yaşar. Öncelikle bu dergi onun âşina olduğu hepsi de birörnek kitap, gazete ve dergilerden oldukça farklı bir kulvarda durmaktadır. Hem politik hem sosyal açıdan kişiler ve kurumlar üzerinde hissedilebilir bir baskı oluşturulduğu, insanların inancını dile getirmeye çekindiği, ezanın Türkçe okunduğu kritik bir zaman diliminde, Büyük Doğu, İslam’ı cesur bir şekilde savunmaktan çekinmemektedir. Egemen güçlerle uzun soluklu çatışmalara girmeyi göze alan dergide yer alan yazılarda İslami bir duyarlılık dikkat çekmektedir. Diriliş Çağrısı ve Sezai Karakoç | Yazar AkademisiÜstelik bunu İstanbul’da yaşayan, Fransızca bilen, çağdaş bir üslubu benimseyen bir entelektüel, Necip Fazıl Kısakürek başarmaktadır. Karakoç, eski harfleri kendi gayretiyle öğrenip İlmihal’i, Dürr-i Yekta’yı, Siyer-i Nebi’yi, İslam tarihini şevkle okuyan, fırsat buldukça okulda gizli gizli namaz kılan maneviyatı güçlü bir öğrencidir. Arkadaşları dışarıda oyun oynarken o, devamlı okumaktadır. Büyük Doğu’da dile getirilen fikirler, henüz ergenlik çağındaki Karakoç’un kalbinde umut tohumları yeşertir, ona güç verir:  Karakoç, hâtıralarında dergiyle tanışma tarihini net bir biçimde belirtmez. Bununla beraber derginin birkaç ay sonra “Sultan Abdülhâmid’in Ruhundan İstimdad” şiirini neşrettiği gerekçesiyle kapatılması ve Necip Fazıl’ın tutuklanarak hapse atılması gibi olayların 1947 yılına rastladığı göz önünde bulundurulduğu zaman bu tarihin 18 Nisan 1947 olduğu anlaşılır. “O güne kadar İslam, içimizde sakladığımız bir inanç idi. Kimselere pek açılamıyorduk. Yasak, mağdur ve mazlum bir düşünce gibiydi ruhumuzda. Ama işte görmüştük, İstanbul’da çıkan bir dergide onu çağdaş bir üslupla savunan bir kalem vardı. İslam’ın yükselen, yeni, canlı sesiydi bu. Bu, benim için büyük bir mutluluk olmuştu. Çünkü bir umut doğmuştu: Bütün sıkıntıları göğüsleyebilirdim.”Dergi birkaç sayı yayımlandıktan sonra Rıza Tevfik’in “Sultan Abdülhamit’in Ruhundan İstimdâd” başlıklı şiirini neşrettiği gerekçesiyle kapatılır. Necip Fazıl “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla yargılanır ve on beş ay hapiste yatar.

Ardından Bir Hatıra

“Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı iken Sezai Karakoç’u ziyarete gittim. ‘Üstadım, Diyanet olarak sizi hacca davet ediyoruz.’dedim. Sezai Bey, ‘Bana hac henüz farz olmadı. Farz olduğu zaman giderim inşaAllah’ dedi. Ben tekraren, ‘Efendim, Diyanet olarak sizi biz hacca götürmek istiyoruz’ deyince ‘Ben milletin parası ile hacca gitmem’ diye cevap verdi. Bunun üzerine ben kendisine tekraren, ‘Üstadım! Bu ümmeti bir Arafat manifestosundan niçin mahrum ediyorsunuz’ deyince Sezai Bey: ‘Hoca! Arafat’a manifesto yazılmaya gidilmez, Vakfe’ye durmaya gidilir’ dedi.”

                                                                                                                                                                                                                                                 (Diyanet E. B.)   Mehmet Görmez

Sır Dergisi/Kasım 2021 (Baş Yazım)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir